Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kibriti çakılmamış son bombamız Kâbil
Üç gün öncesine kadar en yaşamsal güncel tehditler içinden müsilaj tehdidine ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyordum.. Dünyada örnekleri yaşanmışların ürkütücü katları üzerinden gelişmesine bakarak, üzerimize çökecek ağır bedellerini göz önünde tutarak, felaketi en aza indirgeyecek seferberlikler üzerinden akıl, bilim üzerinden ortaya çıkarılmaya çalışılan gerçekler tablosunu, önümüzü görebilmeye yarayacakları ayıklama çabalarını olabildiğince yakından izlemeye çalışıyordum..
Amerika Türkiye başkanlarının görüşmesinden, kibriti çakılmamış son bombamızın Kâbil olduğunu öğreniverdik. Bizimkilerin cephesinden değişen kamuoyu, hava basma üzerinden sızan bilgilere göre üstüne üstlük öneri bizden gelmişmiş. Ufkumuz, önümüz, yeni yollarımız açılacakmış.. Amerika, Avrupa ayaklarından gelen bilgilendirmelerdeki havalar ise çok farklı renkler ve tonlarda. Üstten üstten Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu koşullardan ne kadar daha çok yararlanılabilir hesaplarında..
İki taraflı vitrin pazarlamalarında elbette siyaseten tek renkli işlenen fonda, Amerika - Türkiye ilişkilerini düzeltebilecek bir adım olarak açıklanıyor. Sonuç gerçekçilik hesaplarında ise Türkiye’nin Saray, Tekadam rejiminin içinde bulunduğu, altından kalkılması giderek zorlaşan sorunların her türünün birden sıkıştırmasında, Amerika’nın sırtında bile denilemez, altında kaldığı çıkarları adına bile bile isteye isteye yarattığı Afganistan, Taliban çıkmazında, yükünü ne yapıp edip Türkiye’ye yıkma stratejisi..
Nasıl, neden olduğu tam bilinemeden henüz kibriti çakılmamış Kâbil bombası elimizde kalmış gibi. Akıl, vicdan kabul etmese de Ermeni soykırım kararı üzerinden bile bizim Başkan’dan Amerikan Başkanı’na ağır sitemin yapılacağı halkımıza duyurularak ilan edilmiş, doğal olarak da beklenmişken, Amerikan Başkanı’nın kokusu çok taze kararı görüşme gündemine taşımamış olması “Hamdolsun ki”, şükürler olsun anlamında kabul görüyorsa.. Hangi noktalara gelmiş olabiliriz?
***
Uzun soluklu, sıcağı sıcağına bıktıracak boyutlarda tartışılarak sonrasında birden gündemin bir kenarında dondurulacak dev sorunlarımızın içinde artık Kâbil üzerinden avucumuza atılmış henüz patlatılmamış bomba da var. Aklını henüz oynatmamışların neye, nasıl, hangi boyutlarda üzülüp en çok nelerden korkarak, kaygı duyarak, yaşama sevincini, yaşamak için direnme, hakkını hukukunu, onurunu koruyarak arayabilmede, artık galiba önceliklerin ağırlıklarıyla sıralanabilmesi kaygısı da var.
En çok korktuğumuz, hiçbir konuda, en yaşamsal sorunlarımızda gündemimize biz beklemeden, algılayamadan gelenlerin, yaşamımızı geriye geriye çeken dertlerin, nerede ise hiçbirine, anlamlı çözümlerin gelememesi değil mi? İşin içinden çıkılamayan, giderek canımızı daha çok yakan sorunlarımız hem üstümüze üstümüze geliyor hem de çözüm arayışlarının boş tartışmalarından yorgun düşülüp çözüm arama çabaları bile donduruluyor.
Baksanıza arada her gün başka başka bölgemiz, kentimiz, ilçemiz, mahallelerimiz ağırlıklı haberler içinde, sağanak yağmur vurgunları, seller, seraların yıkımları, tarım zararları, çölleşme, susuzluk haberleri, vurguna uğrayanların felaketlerinin boyutlarıyla çoktan ilgilenemez olduk. İki gün öncesi İzmir’de yaşanan terör üzerinden gelinen son ürkütücü provokasyona, toptancı ortak cümlelerle protesto ötesinde nasıl bakabiliyoruz?
Ramboculuğa soyunmuş bir hastaya olsa olsa acınır. Ya çok ürkütücü bir perde arkası hazırlanmış senaryosu var, üstüne üstlük sağlam hesapları saklıyorsa? Sağlıklı arayışımızda Cumhur İttifakı’nın başkanları başta, en yetkin derine inen kadrolarından, en yakın günlerde siyaseten yapılmış Ramboculuğa özendirme çıkışlarından sonra, kınama açıklamalarının bir anlamı olabilir mi?
***
Yarın Hacıbektaş’ta yapılacak, Sevgili İlhan-Turhan Selçuk kardeşlerin ortak anılmalarında, mezarları başında, ortak etkinliklerde, okurlarımızla, sevenleri ile buluşamadığımız ikinci yıldönümü olacak.. Acıyı bal eden buluşmaların güzelliği de yaşanamayınca, burukluk, boşluk duygusu ağırlaşıyor. Çok yakından tanıyanları, bilenleri dışında ikisinin birden can dostu Naim Kılıç’ın tam da ikisinin arasında kol kola girmişçesine, arada bir tarihte yanlarına uçup gittiğini duymayanlarınız çoğunlukta olabilir. O dönemlerin gazetemiz yazarı Özcan Özgür, birlikte Muğla Gazeteciler Sendikası başkanlığı ve sekreterliğini paylaştıkları yıllardan alıntılarla, anılarla bir güzel uğurlama yazısı yazmış. İnatçı, kavgacı, bir o kadar kararlı Cumhuriyet’in ödün vermez savunucusu, 93 yaşında dostlarının yanına geçmiş. Yolları ışıklı olsun..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti