Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Washington Erdoğan’ı Gözden Çıkardı mı?
Geçen hafta boyu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretinden notlar aktarmaya çalıştık. ABD başkentinde CHP’ye yönelik ilginin ardında AKP ve onun lideri Başbakan Erdoğan’ın iç (Gezi protestoları) ve dış (İsrail, Suriye, Mısır, Çin füzeleri) politikadaki tercihlerinden duyulan rahatsızlığın yattığı, CHP liderinin de bu ortamı kendi partisinin alternatif politikalarını anlatmak için fırsat olarak değerlendirdiğini vurguladık.
Kılıçdaroğlu Washington’da,
1. İçeride demokrasi ve özgürlüklerden yana;
2. Dış politikada ideolojik hareket etmeyen, Batı yanlısı ve barışçı politikalardan yana;
3. Ekonomide ise şeffaf kamu maliyesinden yana ve istihdam artırıcı yabancı yatırıma sıcak bakan mesajlarıyla Obama iktidarıyla, Erdoğan hükümetinden çok daha uyumlu bir görüntü verdi.
Erdoğan’a verilen mesaj
Peki, geçmişteki demeçlerinden farklı bir CHP liderini karşılarında bulan ABD yönetimi, Kongresi ve düşünce kuruluşları, 11 yıldır işbirliği yaptıkları, hatta iktidarının pekişmesine katkı sağladıkları AKP ile köprüleri atacak noktaya geldi mi?
Hayır. Zaten böyle bir beklenti gerçekçi de değil. Yakın tarihimiz, ABD’nin -sandıktan çıksın ya da çıkmasın- Türkiye’de her yönetim ile çıkarları doğrultusunda ilişki kurabildiğinin örnekleriyle dopdolu.
Nitekim Kılıçdaroğlu ile yönetim adına yapılan görüşmenin seviyesini ‘düşük’ tutarak resmi muhataplarının hâlâ AKP olduğunu gösterdiler de.
Ama bir şey daha yaptılar. CHP liderinin Kongre’de ve düşünce kuruluşlarında el üstünde tutulmasını ‘teşvik ederek’, Erdoğan’a “İzlediğin politikalar burada tepkiye ve arayışa neden oluyor” mesajı vermeyi de ihmal etmediler.
Obama aylardır görüşmüyor
Başbakan Erdoğan’ın 15-21 Mayıs tarihleri arasında ABD’ye yaptığı yüksek profilli ziyaretin izleri Washington’da çoktan silinmiş. O ziyaretten 9 gün sonra başlayan Gezi Parkı olaylarından bu yana, bir telefon görüşmesi ve Petersburg’da zoraki yapılan ayaküstü görüşme dışında bir temas yok Obama ile Erdoğan arasında. Suriye, İran ve Ortadoğu barış süreci konularında tarihi değişim ve dönüşümler yaşanırken ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, onlarca kez bölgeye gelmesine rağmen bir kez dahi Türkiye’ye uğramadı.
Bu işaretleri iyi okuyan Erdoğan, ilişkileri rayına sokabilmek için geçen ay Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı art arda ABD başkentine gönderdi.
Düzeltme çabası sonuçsuz
Davutoğlu’nun temasları ‘diyalog kopukluğunu’ gidermiş olsa bile, sorun yaşanan alanlarda hiçbir iyileşme yok. Tam tersine, Kahire büyükelçimizin istenmeyen adam ilan edilmesi noktasına varan bir Mısır politikası var ortada. Obama’nın kendi saygınlığını ortaya koyduğu İsrail ile ilişkilerde iyileşme yok. Irak’ta ise Maliki hükümetini çileden çıkaracak adımlara devam...
ABD yönetiminin Arınç’ı farklı tutarak ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile buluşturması ise üzerinde durulması gereken bir nokta. Washington, sadece “hükümet ve AKP’nin kurucu çekirdeğindeki isimlerden biri olması” nedeniyle değil, ‘Gezi Parkı’, ‘öğrenci evleri’, ‘dershaneler’ ve ‘Cemaat ile kavga’ gibi konulara Erdoğan’dan farklı yaklaşımları nedeniyle de Arınç’a özel bir protokol uygulamış.
Tıpkı, eylül ayında New York’a gittiğinde Cumhurbaşkanı Abdulah Gül’ü Obama ile yemekte buluşturdukları gibi...
İşte bu küçük ama önemli detayların hepsi gibi CHP ziyareti de Washington’daki arayışın dışa vurumunun bir parçası idi.
Seçime kadar kontrolden çıkmasın
Washington’da kimse Erdoğan ile ilişkilerde sürpriz bir iyileşme beklemiyor. Kopma da beklenmiyor. Şu andaki tek arzuları, Erdoğan’ın seçimlere kadar bölge dengelerini altüst edecek, NATO’yu ve ABD’yi içine çekebilecek kontrol dışı bir hareket yapmaması.
Tüm karar vericiler 30 Mart akşamı, seçim sandığından çıkacak sonucu bekliyor.
Erdoğan, Gül ve Kılıçdaroğlu...
Seçim sonuçları ışığında nasıl ki Türkiye’de dengeler yeniden kurulacak, ABD yönetimi de bu oyuncuların hangisiyle ne kadar yakın bir ilişki kuracağını yeniden gözden geçirecek.
‘VİZESİZ AB’ BALONU
Türkiye 16 Aralık’ta Avrupa Birliği ile Geri Kabul Anlaşması imzalayarak Avrupa’ya yönelik yasadışı göçün değil aynı zamanda sığınmacı, göçmen ve mültecilerin de yükünü almak için taahhütte bulunacak. Türkiye’ye önemli bir sorumluluk yükleyecek bu taahhüdü hükümet halka, “AB’ye vizesiz gireceksiniz” diyerek sunma çabasında. Ancak görebildiğimiz kadarıyla ‘vizesiz AB’ sözünün garantisi yok. Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nı uyguladığını kanıtladıktan sonra AB Komisyonu, AB Konseyi’ne Türkiye’ye vize muafiyeti sağlanması için öneride bulunacak. Ancak aynı tam üyelik müzakerelerimiz gibi, bu konuda da sürecin ucu açık. Onay için, Rumlar, Almanya ya da Fransa vetosunun olmaması lazım. Mümkün mü? Belki. Ama hükümetin söz verdiği gibi 3-4 yılda pek değil.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt