Akkuyu!

20 Nisan 2015 Pazartesi

Geçen hafta Akkuyu Nükleer Enerji Santralı’nın temeli atıldı. Böylece Türkiye nükleer enerji üretimine geri dönülmez bir giriş yaptı. Olası sonuçlarıyla çok etkili olabilecek olan bu adımın değerlendirilmesi gerekiyor.

***

Akkuyu’ya geçmeden şu nokta belirtilmeli: Türkiye, 26 Nisan 1986 Çernobil kazasının sonucu gördüğü ağır zararları, bugüne dek, ekonomik ve siyasal yönleriyle ortaya çıkarmadı; sorunu uluslararası düzleme taşıyıp hak arama yollarına başvurmadı; nükleer duyarsızlık gösterdi.

***

Akkuyu konusunu ayrıntılı inceleyen ve önerebileceğim bazı yazılı kaynaklar şunlar: Filiz Yavuz’un Beni Akkuyu’larda Merdivensiz Bıraktın (Can Yay. 2015) adlı yapıtı; Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’ın açıklamaları (Cumhuriyet, 28 Ocak); Melis Alphan (Hürriyet 26 Şubat), Çiğdem Toker (Cumhuriyet, 13 Nisan) ve Yalçın Doğan’ın (Hürriyet, 15 Nisan) yazıları ve özellikle de Cumhuriyet (15 Nisan) 10. sayfanın tamamı; aynı gün Özlem Yüzak’ın ve Güray Öz’ün (15, 17 Nisan) köşe yazıları.
Yazılanlar, Akkuyu’nun olası sonuçlarının, deprem yönünden değerlendirilmediğini; ÇED-Çevre Etki Değerlendirme sürecinin çok eksikli ve ayrıca şu sırada yargıda olduğunu; verilen tüm güvencelere karşın nükleer kaza riskinin sıfırlanamadığını; sürekli yakın tehlike oluşturacak olan atık sorununa çözüm bulunamadığını ve bunlar yetmezmiş gibi olayın tamamıyla denetim dışı tutulduğunu vurguluyor.

***

Birkaç önemli nokta daha var.
Birincisi, seçimlere gidilirken ve Enerji Bakanı’nın bu bir siyasi karardır demesine karşın, siyaset, nükleer sessizliğini koruyor. Önde gelen siyasi partilerden hiçbiri bu konuda ağzını açmıyor; olayı kınayan CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı tören alanına alınmıyor; tören seven Cumhurbaşkanı ve Başbakan, bu töreni nedense görmezlikten geliyor.
İkincisi, Akkuyu, Türkiye’de bilimin AKP iktidarının elinde, niteliği ve kurumlarıyla, nasıl bir yıkıma uğratıldığını kanıtlıyor. Kapatılacağı söylenen yılların deneyim ve birikimi Türkiye Atom Enerjisi Kurumu TAEK, yerini Nükleer Düzenleme Kurumu’na (NDK) bırakıyor. NDK başbakana bağlı olacak ve alım-satımları dahil, tüm işlemlerinde denetim dışı tutulacaktır.
Nükleer enerji konusunda eğitim görmek üzere Rusya’ya öğrenci gönderilmesi ne kadar doğruysa, aynı eğitimin çok daha kapsamlı olarak burada da verilmemesi ve özellikle de Türkiye’nin sürece bilim üst kurumları ve üniversiteleriyle katılmaması da o kadar yanlıştır.
İşbölümüne bakar mısınız? Akkuyu’da Türkiye’ye sadece AKP’nin çok sevdiği inşaat işi bırakılıyor; beyin işini de şu kahrolası komünistlerin çocuklarının Rusya’sı üstleniyor!
Üçüncüsü, nükleer süreç, uluslararası anlaşmalar bir tarafa, tamamıyla denetimsiz bırakılıyor. Bu çok tehlikeli olabilecek denetimsizlikle örneğin, Prof. Dr. H. Kılıç’ın öne sürdüğü gibi, Türkiye, nükleeri, ilerleyen yıllarda silaha dönüştürme sürecine girer mi?
AKP iktidarının, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla askeriyenin nitelikli insan gücünü nasıl yıkıma sürüklediği, ancak, bunu yaparken çelişkili bir tutumla, konvansiyonel silahların yerli üretimine de önem verdiği biliniyor.
Denetimsizlik özelliği dikkate alınırsa, Prof. Kılıç’ın nükleer konusundaki sorusu büyük önem kazanıyor.
Yakından izleme ışıkları, Akkuyu’ya (ve şimdiden Sinop’a) çevrilmelidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları