İdama neden hayır!

01 Ağustos 2016 Pazartesi

15 Temmuz’un çok olumsuz bir sonucu da idamın yeniden gündeme getirilmesidir.
Cumhurbaşkanı, ona bağlı AKP iktidarı ve kimi muhalefet çevreleri idamı halk istiyor diye gerekçelendiriyor. Cumhuriyet’te idama karşı çokça yazı yayımlandı; ancak konu o kadar önemli ki ne kadar yazılsa azdır!
Çünkü, eğer gerçekleşirse, idamın getirilmesiyle bu toplumun geleceği daha da karartılacaktır.

Yaklaşımı yanlış!
Kişiler gibi toplumlar da bunalım anlarında doğru karar veremez. 15 Temmuz bunalımı sonrasında gösterilen kimi korku dolu tepkilere dayanılarak halkın idam istediği sonucuna varmak bu nedenle çok sağlıksız bir yaklaşımdır.
Değil idam gibi insan yaşamını doğrudan ilgilendiren bir konuda, herhangi bir konuda halk istiyor denilebilmesi için, konunun özgür bir ortamda enine boyuna tartışılması ve halkoyuna sunulması gerekir.
Demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde ağaçların kesilmesinin bile uzun tartışmalardan sonra halkoyuna sunulduğu bir dünyada, halk istiyor diye idam dayatılması çok taraflı yanlıştır.
Kaldı ki özellikle de ceza hukukunda, bir karara varılırken kullanılan yöntem, yani usul, kararın kendisi kadar önemlidir. İdam söz konusuysa usulün önemi daha da artar; çünkü infaz sonrasında adli hatanın düzeltilme şansı yoktur. İdam tarihi bunun acı örnekleriyle doludur. Daha yakına gelelim. Son Balyoz davasında sanıklara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi; Yargıtay da bu kararları onadı. Eğer idam kaldırılmamış olsaydı asılacak olan o insanlar, aklandılar; birçoğu general oldu!

Kendisi daha çok yanlış
İdamın yeniden yasalaşması ülkeyi birikimli biçimde ilkelleştirir.
Çünkü idam, yalnızca idam edileni öldürmez; asıl, ölüm kültürünü güçlendirerek ve bireylerin beynine ölümü yerleştirerek, asılanın toplumunu, fiziksel ve ruhsal olarak öldürür.
Hiçbir caydırıcı etkisinin bulunmadığı kanıtlanmış olan ölüm cezası, toplumun bu dünyayı, kendisini, ülkesini düşünme yeteneğine ket vurur; böylelikle ortak aklı geriletir ve bilinç düzeyi ortalamasını düşürür; bireyin toplumsallaşmasını ve psikolojisini altüst; toplumsal düşünce yapısını bir türlü iyileşmeyecek biçimde hasta eder. İdam, toplumdan yalnız asılan insanı değil, çok daha fazlasını, insanlığı da alır götürür.
Bu nedenle insan düşüncesinin gelişmesinin öncüsü olan ülkelerde bu ceza çoktandır tarihin ilkellik çöplüğüne atılmış bulunuyor. İdam yeniden uygulamaya konulursa bu, Türkiye’yi uygarlıktan daha da uzaklaştırır; küçültür!
Bu ülkede her gün şehitlik güzellemeleri yapılıyor; giderek artan bir özlemle ölüm övülüyor. AKP ile özdeşleşen ve onun izinde giden parti, kuruluş ve kişilerin sahiplendiği bu görüş topluma egemen kılınıyor. İdam isteği gerçekte, o görüşün bir yan ürünüdür.
Altı çizilmelidir ki bu görüşte insan ve doğa, yani yaşam, anlamsızdır. Yaşamın tamamıyla anlamsızlaştığı yerde insan da değersizleşir. Böyle olunca insan hakları önemini yitirir, demokrasiden, hak ve özgürlüklerden söz etmenin anlamı da, gereği de kalmaz; dahası, toplumda, sevgi, dostluk ve barış; giderek, doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi değerler de buharlaşır.
İdam, öldürmedir; toplum, eğer toplumsa öldürmez, yaşatır. Yukarıda sıralanan ve daha da artırılabilecek gerekçelere ek olarak asıl bu nedenle, yani, toplumsal anlayışın temeline ölümün değil, yaşamın yerleştirilmesi için, idama kesinlikle hayır denilmelidir.
Toplumsal yapının daha da hastalıklı kılınmasına izin verilmemelidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları