Yüksel Pazarkaya

Çöp Ye!

17 Eylül 2012 Pazartesi

Elbette kuraklık “kıtlık” doğurur. Ama kıtlığın asıl nedenleri, bu tür satış ve tükettirme oyunlarında. Yoksul kesimler için kıtlığın, dolayısıyla açlığın bir önemli nedeni de üreticinin çok sınırlı kâr ve geçim aralığına karşı, tacirin türlü yolla ve borsa oyunlarıyla fiyat ve kâr azdırma dolandırıcılıkları.

Özellikle Amerika’da ve diğer bazı ülkelerde yaşanan kuraklık yüzünden dünyada gıda sıkıntısı çekileceği haberleri dolaşıyor ortalıkta. Oysa gıda sıkıntısı kuraklık olmadan da çekiliyor. Dünyada bir milyar insan aç, az ya da yarı açlarla bu sayı dünya nüfusunun dörtte birini buluyor. Bugün Almanya’da bile yaklaşık bir milyon insan günlük gıdasını, kiliselerin, hayır kurum ve kişilerinin sunduğu yoksul sofralarından (Tafel) alıyor.

Yaşanan kuraklık bu durumu ancak daha abartır. Buğday, mısır gibi ürünlerin dünya piyasalarındaki fiyatları daha da artar. Yoksul insanlar daha da az gıdaya ulaşır.

Ama bu işin yakın uzmanları, bugün bile dünyada gıda sıkıntısı olmayabilir, diyorlar. Valentin Thurn’un yönettiği, geçen yıl Almanya’da gösterime giren “Taste the Waste” (Çöp Ye!) adlı film, çarpıcı örnekler ve sayılarla yeryüzünde milyarların açlığının yapay olarak yaratıldığını ortaya koyuyor.

Üretilen ve tüketime sunulan gıda maddelerinin üçte biri çöpe gidiyor. Yalnız Almanya’da her yıl çöpe atılan gıda on bir milyon ton. Gıda pazarını ve buğday, mısır gibi gıda maddeleri borsasını elinde tutan bir avuç büyük tacir ve lobici, tüketimi körüklemek, arzı düşürüp fiyatları artırmak amacıyla us almaz yöntemlere başvuruyor. Yasama ve yürütme organlarını her yolla etkileyip yöntemlerini yasal ya da kural haline sokuyorlar.

Şimdi yine finans kapitalin oyunlarıyla ciddi bir kriz sürecinden geçen Avrupa Birliği’nin, henüz demokratik fazla yetkisi yok ama elmanın çapına, yumurtanın sınıflandırılmasına, salatalığın düzgünlüğüne ve daha sayısız gıda maddesine yönelik ölçüler, kurallar, yasalar koyarak tüccarın yöntemlerine hizmet ediyor.

Bu yüzden, çiftçi daha ürünü toplarken bu kurallara göre ayırıp, uymayan tonlarcasını imha etmek zorunda kalıyor. Büyük mağazalarda tüketime sunulan gıda maddeleri üzerinde yazılı “son kullanma tarihi” de göz boyayıp insanları kandırmanın bir yolu. Bütün gıda ve tüketiciyi koruma uzmanlarının somut olarak kanıtladıkları gibi, “son kullanma tarihi”, “son bozulma tarihi” değil. Yani son kullanma tarihi, paketlenmiş gıda maddesinin son çürüme, küflenme yani “yenilmez, içilmez” olma tarihinden çok öncenin bir tarihi.

Tüketici bu tarihi geçirince, korkarak gıdayı çöpe atıyor. Ondan önce ama büyük satış mağazaları, son kullanma tarihi gelen paketleri hemen çöpe gönderiyor. Böylece, piyasaya bakkaliye süren tacir, satışını ve kârını o ölçüde artırıyor. Yasa koyucu da bu oyuna bile bile araç oluyor ve son kullanma tarihi yerine “son bozulma tarihi” yasasını çıkarmıyor. Üretimin ortalama üçte biri çöpe gidiyor.

Elbette kuraklık “kıtlık” doğurur. Ama kıtlığın asıl nedenleri, bu tür satış ve tükettirme oyunlarında. Yoksul kesimler için kıtlığın, dolayısıyla açlığın bir önemli nedeni de üreticinin çok sınırlı kâr ve geçim aralığına karşı, tacirin türlü yolla ve borsa oyunlarıyla fiyat ve kâr azdırma dolandırıcılıkları.

Finans kapitale teslim görünen siyaset, insanların beslenmesi konusunda da büyük tüccarın oyuncağı olmuş görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaygan Mantık 7 Şubat 2014
Yargı ve Demokrasi 30 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları