Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Şimdi anlıyorsun değil mi?
Son
günlerde
peş
peşe
yaşanan gelişmeler iktidarın giderek daha da fazla çaresizlik,
panik ve yolunu iyice kaybetmişlik içinde olduğunu gösteriyor.
Ama bu tabloyu değerlendirirken, sadece karşımızda duran siyasi
kadroların beceriksizliği ve ideolojik arka planları ile izah
etmek, yetersiz ve eksik olur.
Kuşkusuz, Türkiye’yi “yönetiyor taklidi yapan” bu siyasi kadro, gerek ekonomide gerekse dış politikada yetersizlikleri ve ülkeyi her anlamda, gerek fiili gerekse fikri dışa bağımlılık yüzünden vahim bir savrulmuşluk hali yaşıyor. Ancak, ülkemizin bütün bunları, teorik olarak da olsa gidermesi mümkün tedavi ve müdahale araçlarından yoksun olması da, gelinen noktanın en önemli nedenlerinden biri.
“Tedavi ve müdahale” derken neyi kastettiğimi açayım:
Sağlıklı demokrasilerin, daha doğrusu gerçek demokrasilerin hatta daha da açık söyleyelim, “iyi çalışan parlamenter sistemlerin” en büyük avantajı, hata riskini en azından yüzde olarak azaltan “denge ve denetim sistemleri ile mücehhez” olmasıdır. Mesela bu yüzden, pek çok ülkede (bir dönem Türkiye Cumhuriyeti’nde de - 1961-1980 arası) çift kamaralı sistem yürürlükteydi veya yürürlüktedir. Meclis-Senato ikilisinin en temel avantajlarından biri budur esasen. ABD ve Büyük Britanya’da, bütün arızalarına rağmen hatta Britanya’nın bir parlamenter monarşi olmasına rağmen bunun faydalarını sıkıntılı tüm yasal düzenleme süreçlerinde görmektedirler.
Bu meclislerin, yani Temsilciler Meclisi ve Avam Kamarası gibi organların kendi içlerinde de, çok partili (hatta 2 veya 2.5 partili) rejimlerin sağlıklı çalışabilmesine olanak sağlayan iç tüzük mekanizmaları ile yasa yapma teknik süreçleri mevcuttur.
Dahası, kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlıklı çalışması, gerçek demokrasilerde “kaza yapma riskine” karşı en önemli sigorta niteliğindedir. Yürütme’nin parlamento denetimine tabi olması, daha da ötesinde, hem Yürütme’nin hem de Yasama’nın, Yargı Denetimi’ni hep enselerinde hissederek görev yapmaları, hata olasılığını “matematiksel, istatistiksel ve tabii düşünsel olarak” daha da aza indirger. “Düşünsel” diyorum, çünkü psikolojik olarak da atılacak her türlü adımların “Bir sonraki aşamada, tökezler mi, geri döner mi?” saiki ile atılması da önemlidir.
Dördüncü Kuvvet’in yani, kamuoyu adına denetim yapma görevi ile mücehhez bağımsız bir medyanın bulunması da, bütün bunların üzerine eklenince, yasama ve karar verme mekanizmalarının, “her halü kârda” demokrasiden uzak rejimlerden çok daha iyi çalışacağını tahmin etmek zor değildir.
Şimdi gelelim, bizim ülkemizde ne olduğuna:
2017 Referandumu ile ite kaka, hatta hileli bir oylama ile geçirilen (getirilen) ucube Başkanlık Sistemi, bütün bu saydıklarımızın üzerini kapkara ve kalın bir çizgi ile çizmiş, bütün karar ve icraatı tek adama bağlamış, o yüzden de bütün kararlar, bütün yasal düzenleme süreçleri abuk ve kaotik bir düzenin ürünü olmaya başlamıştır.
Parlamento zemininde sıfıra yakın bir müzakere ve münazara ortamı bulunduğundan, o süreci etkilemesi ideal olan sağlıklı bir toplumsal (sivil toplum ve medya) katkı olasılığı da sıfıra indirgendiğinden, çıkan her yasa arıza ile malul olmaktadır. Siyasetin, ekonominin, bürokrasinin, dış politikanın yönetimi sadece Saray (Reis) ve Maiyetine bağlı hale getirildiğinden, bütün bu alanlarda alınan kararlar, kimi zaman alındığı anda çökmeye mahkûm bir niteliğe bürünebilmektedir.
En son iki örneğini hatırlatmak bile yeterlidir bu vahim tabloyu gözler önüne sermeye.
Birincisi, “Filtresiz bacalara ilave muafiyet getiren yasa” ve bu yasanın daha mürekkebi bile kurumadan, “Bizzat üç gün önce parlamentodan çıkaran irade tarafından geri çekilmesi.”
İkincisi de, “NATO Zirvesi’nde uğranan ağır diplomatik hezimet.”
Her iki olayda da istişarenin, aklı selimin, müzakere ve münazaranın sıfır seviyesinde seyretmesinin izleri çok barizdir. Reis’in etrafına topladığı üç beş kerameti kendinden menkul danışmanlarla “paldır küldür” yürüttüğü anlaşılan bu süreçler, geçmişten gelen “Birikmiş arızalar yığını”nın da etkisi ile yeni “Ucube Sistem”in adeta kitabını yazacak vahamettedir.
Ahval ve şeraiti değerlendirirken, anlık öfkelerimizden kimi zaman mizah boyutuna vardıkları için (kaçınılmaz olarak attığımız) kahkahalarımızdan fırsat bulup meseleye böyle bakmakta yarar vardır.
Bu sistem çalışmıyor.
Çalışamaz.
Çalışamayacağı zaten belliydi.
Bundan böyle de çalışmasının mümkün olmadığını tahmin etmek güç değil.
Kimse kendini ve başkalarını kandırmaya kalkmasın.
Bu ülkenin acilen sağlıklı ve “denge denetim mekanizmaları çalışan” bir parlamenter sisteme ihtiyacı vardır.
Çünkü buna layığız.
Çünkü bu “amatörün de gerisinde, gözünü rejim değiştirme ve Eski Cumhuriyeti yıkma hırsı bürümüş” kadroların ülkeyi daha da vahim noktalara taşıma riskini taşıyoruz.
Herkesin kafa kafaya vermesinin zamanıdır.
Hatta geçmektedir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Emekliye iyi haber yok!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev