Eğitim mi cehalet mi? Seçim sizin...

05 Ocak 2023 Perşembe

Çalışma masamın üzerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İhap Hulusi Görey tarafından yapılmış portresi duruyor. “365 Gün Atatürk” masa takvimi sanki bu yıl daha da güzel. Bana öyle geliyor. Cumhuriyetin 100. yıldönümünde, bu yılın her günü, 365 günün her birinde Atatürk’le buluşacağım. 

Örneğin 1 Ocak 2023 sayfasının arkasında Mustafa Kemal’in eğitime bilgiye bilime verdiği değeri okuyorum. 1928’de Harf Devrimi’nin hemen ardından 1 Ocak 1929’da en kısa zamanda okuma yazma öğrenilsin diye Millet Mektepleri’nin açılması... Ve 16-30 yaş arası her yurttaş için eğitim seferberliği... 

Bu olay Batı’nın da ilgisini çeker. Millet Mektepleri’nin açılışından birkaç gün sonra, 3 Ocak 1929’da New York Times gazetesinde çıkan bir yorumda, Türkiye’de halkın davullarla kurslara katılmaya davet edilmesine de gönderme yapılarak şöyle denir: 

(Takvim yaprağından okuyorum.)  

“Eğitim alanında cesurca bir atılımdır bu. Biz, kendi çocuklarımız arasındaki okuryazarlık oranını ancak 150 yılda yavaş yavaş yükseltebildik. Yine de 10 yaşının üzerindekiler arasındaki okuma yazma bilmeyenlerin oranı 1920’de yüzde 6 seviyesindeydi. New York’ta bile bu oran yüzde 5’tir. Vali Smith, Amerika’da okuma yazma bilmeyen 5 milyon insan bulunduğunu söylemektedir. Mustafa Kemal’in Türkiye’yi okutmak için gösterdiği ilgi bizde de olsaydı, okullara devamı sağlayacak bir yol bulabilir, bunun için gerekiyorsa davul da çalabilirdik.”

Ünlü National Geographic dergisi ise “Türkiye Okula Gidiyor” başlıklı yazıda şöyle der: 

“Kalem kılıçtan güçlüyse, Türkiye yeni zaferler kazanma yolundadır. Türkiye cumhurbaşkanı, yeni Türk alfabesi uğrundaki savaşıyla; sultanların, dili yabancı, basını yabancı, düşüncesi yabancı olan şehrini istila etti. Kullandığı silah kılıç değil, kalemdir.”

NERELERDEN NEREYE 

Bu satırları okuyunca nerelerden nerelere geldik der oldum! Bu ülkede cehalete övgüler düzenlendiğini de gördük; liyakat kavramının ayaklar altında çiğnendiğini de... 

“Ben cahil kesime güveniyorum”... “Türkiye’yi ateşe sürükleyen okumuş kesimdir. En güvenli olan cahil kesim. Olayları en net okuyanlar onlar, çünkü zihinleri berrak” diyen profesör mü arasınız... 

Karşısına aldığı cahil gazetecilere, soruları önceden dağıtan ya da “Sadece şu şu soruları sorabilir” diyen politik şahsiyetler mi istersiniz... 

Milleti aptal ve cahil yerine koyup, “Bizden önce şu yoktu bu yoktu” diyen; “Ekonomimiz şahane, dünya bizi kıskanıyor” diyen lider mi ararsınız... 

Eğlenmeyi, gülmeyi günah sayan bu nedenle yılbaşı eğlencesini, müziği, yasaklamaya kalkan güruh mu istersiniz... 

Seçiminizi ona göre yapın! Eğitim mi yoksa cehalet mi? 

TÜRKİYE GERÇEĞİ

Olay Türkiye Cumhuriyeti’nde geçiyor. 21. yüzyılda geçiyor. Demokratik, laik, bir hukuk devleti olduğunu iddia eden ülkemizde geçiyor... 

“Herif” bile demeye dilimin varmadığı bir mahluk, ( adı Necati. Soyadı A ile başlıyor) ilk eşi Emine’yi 1984’de bıçaklayarak öldürüyor. Tanrı bilir ya, iyi halden indirimden yararlanıp tahliye olduktan sonra 2003’te ikinci eşi Fatma’yı ütüyle yakarak öldürüyor. Ama şansa bakın Covid önlemleri nedeniyle iki yıl önce tahliye ediliyor. Birkaç gün önce de imam nikâhlısı Menekşe’nin cesedini gömdüğünü itiraf ediyor. Günahına girmeyelim, “Öldürmedim, evde ölü buldum” diyor. En iyisi boynuna bir kravat geçirin salıverin ortalığa yine; en iyi halde birkaç kadını daha öldürüversin! 

Ve bu ülkeyi yönettiğini iddia eden en yetkili kişi canı öyle istedi ya da birkaç oy uğruna “İstanbul Sözleşmesi’nden çıktım, istemezük!” diyebiliyor... 

Ve Danıştay İdari Dava Daireleri kurulu da bunu doğru buluyor.  Yılda 335 kadının öldürüldüğü ülkede aksini söylemek kimin haddine diye düşünmüş olmalılar....

Sadece bu örnek bile seçiminizi belirlemeye yeter! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları