Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hikâyeler, oyunlar ve şaşırtmacalarla dolu bir sergi: İçimizdeki Çocuk!
Hepimiz oradan geldik... Çocukluk ülkesinden... Koşullar farklıydı, coğrafyamız, tarihimiz, çevremiz, düşüncelerimiz, duyarlılığımız, özlemlerimiz, düşlerimiz farklıydı. Ama başlangıçta geldiğimiz yer orası: Hayal dünyamızın sınır tanımadığı çocukluğumuz... Sonra her birimiz farklı yollara saptık, saptırıldık... Kimimiz daha çabuk, kimimiz daha yavaş unuttuk o ülkeyi. Katil olduk, bankacı ya da sayman olduk, sihirbaz, amele, politikacı olduk, bilge ya da serseri olduk... Sonra... Sonra...
Muhteşem bir seçki
Sonra büyüdükçe özgürlüğümüz kısıtlandı. Karşılaştığımız gerçekler düş gücümüzü sınırladı. İçgüdülerimiz baskı altına alındı.
“Oysa ‘Kalemlerimi bana geri ver’ diyen çocuğun içimizdeki sesine kulak verebilsek... Bu sergiyle belki de o sese kulak verebiliriz” diyor Ömer Koç... Ve işte o zaman belki de çocukluğumuzdaki gibi “olanaksız” sözcüğünün anlam taşımadığına yeniden inanabilir, olmazı olur kılabiliriz...
Bunları bana söyleten, Abdülmecid Efendi Köşkü’nde, 16. İstanbul Bienali kapsamındaki “İçimdeki Çocuk” sergisi. Ömer Koç koleksiyonundan seçkilerle oluşturulmuş. Proje koordinatörü, sanat danışmanı Karoly Aliotti. (Serginin küratörü bence de Ömer Koç!) Eylülde açılmıştı. Ben yeni gördüm. Büyülendim. 10 Kasım’da sona ermeden siz de görün istiyorum. Hikâyeler, oyunlar ve şaşırtmacalar daha o büyülü bahçeden başlıyor: İşte “Bulutları ölçen adam” (Jan Fabre); Pluto ve toprağı eşeleyen köpekler (Erlichman). Güzelim bir mantar perisi. Hâlâ spora devam eden iskelet. Kapıları zorlayan zürafa... Seyhun Topuz’un ortak belleği ya da yapboz oyunu... Dev kaktüsler. Dev enginarlar...
İçeri girdim. Kâğıttan kayıkları sularda yüzdürüyorum (Mehmet Ali Uysal). Kâğıttan uçak balkona inmiş (Fabio Viale). Sakın pilotu St. Exupéry olmasın? Evet o! İşte duvarda Küçük Prens’in orijinal çizimleri... Bu şahane mekâna Hale Tanger’in kuş gibi hafif paraşütüyle inmiş...
Sınır tanımayan özgürlük
Küçük Prens’in sesini duyuyorum: “Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğunuz için yeterlidir.”
Küçük Prens ve yıldızlar bahane; Andy Warhol’un “Gergedan”ları; Erinç Seymen’le Murat Balcı’nın “Bay Çaresiz”i; Murat Gök’ün “Sınırdaki Hamak”ta meydan okuyuşu; Damla Yalçın’ın işlemeleri; Yaşam Şaşmazer’in “Kabuk”taki gömülü tutsaklığı; Ahmet Doğu İpek ve Hakan Demirel’in yerin zeminini zorlayan düşsel canavarı ya da doğanın gücü şahane!
Türkiye’den ve dünyadan 60 kadar sanatçının 100’den fazla eseri yer alıyor sergide. Keşke her birini tek tek anlatabilsem. Sayısız okumalara, farklı çağrışımlara açık çok katmanlı bir sergi bu. Her izleyici, katmanları farklı deşecektir. Ama tüm katmanlar, sınır tanımayan özgürlüğe yol açıyor...
İstanbul’a selam Bienal’e devam
İstanbul muhteşem! İstanbul şahane! Şu sıralar İstanbul, sanatla iç içe yoğrulmuş durumda... Bienal, doludizgin devam ediyor hâlâ. 10 Kasım’a dek görülecek çok şey var.
“İçimdeki Çocuk” sergisinin bir güzelliği de, kentteki öteki sergilere göz kırpması... Abdülmecid Efendi Köşkü’nde bir duvarda dev Avni Lifij tablosunu görüyorum... Ve derhal aklım, yüreğim Boğaz’ın karşı yakasında Sabancı Müzesi’ndeki “Avni Lifij: Çağının Yenisi” sergisine yöneliyor. Sanatçıya ait bu kadar çok malzemenin, birikimin, belgenin, eserin bir araya getirilmesi bir mucize, büyük başarı.
“İçimdeki Çocuk” sergisinde gördüğüm seramik kuşlar, beni anında Beyoğlu’nda Meşher’deki “Kalıpları Aşınca” sergisine yönlendiriyor. Orada da çağdaş Avrupa sanatçılarının seramikleri aracılığıyla, mitler, efsaneler masallar arasında dolaşıyorum. Önemi: Seramik sanatının sınırsızlığını ortaya koyması.
Sergiden sergiye İstanbul’da muhteşem bir ağ örülmüş. Yolunuzu kaybetmemek için (ya da kaybolmanın tadını çıkarmak için) İKSV ile Yapı Kredi’nin ortak yayını “Yedinci Kıta” başlıklı bienal rehberinden ve saha raporundan yararlanmanızı öneririm.
Bir de ne yapıp yapın, içinizdeki çocuğu unutmayın, onun sesine kulak verin! “Bir gün onu unutursam, gözleri sayılardan başka bir şey görmeyen büyüklerden ne farkım kalır?” diye anımsatın kendinize...
NOT: Sevgili okurlar. Yarın (28 Ekim) Bursa Podyum Sanat Mahal’de saat 20.30’da Leyla Gencer belgeselimiz gösterilecek. Gecenin geliri, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerine burs sağlayacak. Yolu düşenleri bekleriz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu