İyi ki Varsın Marquez

20 Nisan 2014 Pazar

Gerçekliğin Düşsel Büyücüsü... Dünya, Marquez’i böyle adlandırmıştı. Şimdi düşler de, gerçeklik de biraz daha yalnız, biraz daha öksüz...
Ölüm haberini aldığımda ilk aklıma gelen 1982’deki o ünlü Nobel konuşması oldu. “Güzel ve yalnız kıta Latin Amerika”nın kükreyen sesiydi o. Konuşmasında Latin Amerika’nın “şeytansı diktatörlerine” meydan okurken, dini baskı aracı olarak kullanmalarına lanet ederken, Batı’nın ikiyüzlülüğünü de vurguluyordu. Batı, Latin Amerika edebiyatına, sanatına kucak açıyor ama toplumsal ve politik kimliğini, sömürgecilikten gelen bir alışkanlıkla yok sayıyor ve küçümsüyordu...
Marquez bilenmiş bir antiemperyalistti. Sosyalistti. Sözü kadar eylemleriyle de politikanın içindeydi. Eşsiz bir anlatıcıydı. Sapına kadar gazeteciydi.

‘Yüzyıllık Yalnızlık’
60’lar sonuydu, Türkiye’de “Yüzyıllık Yalnızlık” kitabını (Can Yayınları) Seçkin Selvi’nin güzelim Türkçesiyle okuduğumda. Gece gündüz sadece bu kitabı konuşur olmuştuk.
“Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayırım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.”
Günde 60 sigara ve Olivetti daktilosu, 3 metreye 2 metre bir odaya kapanıp ilk romanını yazmaya başladı. Bir buçuk yıl boyunca karısı Mercedes, iki çocuk, ne yedi ne içtiler hiç bilmedi, beş parasızdılar. “Köpek gibi acı çeksen de en iyi meslek gazetecilikti” dediği mesleğiyle para kazanamıyordu! Yazdığı romanın her bölümünü arkadaşlar kadar, borçlu olduğu konu komşu, bakkal, kasap, manav da merakla bekliyordu. Bir an önce bitsin, basılsın, borçlar ödensin diye...

Posta parası yetmeyince
Sonunda kitabını bitirdi. Tam 590 daktilo sayfası. Saman kâğıdı desteyi paketleyip, karısıyla doğru merkez postahaneye koştular. Buenos Aires’e “Sudamerikana Yayınevi’ne” yollayacaklar. Paket tartıldı. 82 Pesos tuttu. Ceplerini boşalttılar. Toplam 53 peso çıkıştı. Çaresiz paketi açtılar, sayfaların yarısını ayırdılar, yeniden paketlediler. O paraya romanın ancak yarısını postalayabildiler.
Eve döndüklerinde Marquez kahroldu! Yanlışlıkla, pakete ilk yarıyı değil, ikinci yarıyı koymuştu! Neyse ki yayınevi derhal para yolladı, böylece kitabın ilk yarısını da postalayabildiler...

Büyükanne yöntemi
Büyükanne ve Kolombiya iç savaşında savaşmış büyükbabasının etkisi büyüktü üzerinde.
“Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu anladım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”
“Yüzyıllık Yalnızlık”ı bir buçuk yılda yazdı, ama o kitabı daktilo başına oturmadan önce 16 yıl boyunca düşünüp, içinde geliştirdiğini açıkladı sonradan.

Serseri gençlik
Gençliğinde iflah olmaz bir serseri olduğunu adeta roman tadındaki kitabı “Anlatmak İçin Yaşamak” kitabında (Can Yayınları) ne güzel anlatır. Baba zoruyla gittiği hukuk fakültesini terk ediş. “Bana roman tekniğini öğreteceğine inandığım özgün ve çeviri metinlerin hepsini yalayıp yutmuştum... 23 yaşıma basacaktım, bir süreden beri asker kaçağıydım, belsoğukluğundan iki kez gaziydim. Mümkünse biriyle birlikte yattığım, nerede akşam orada sabah günler.”
Ama işte Hemingway, James Joyce, Virginia Woolf, Faulkner hele hele Kafka bu “serserinin” ahlakını bozdu!
Kafka’nın “Dönüşüm” romanının ilk cümlesini okudu: “Gregor Samsa bir sabah huzursuz uykusundan uyandığında, yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olduğunu gördü.”
Gerçek olması için yazarın öyle yazmış olması yeterliydi... Kitabı okuyabilmek için birinden ödünç almıştı. Okudu, bitirdi ve kendi deyişiyle, “Bir daha asla eskisi gibi huzur içinde uyuyamadı”.
“Günün birinde hepimiz sonsuza dek susacağız. Onun için sevdiklerinize şimdi ‘Seni seviyorum’ demekten çekinmeyin” demişti... Seni seviyorum Gabriel Garcia Marquez. İyi ki varsın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları