Rize’nin Fındıklı ilçesinde bu yıl ilki düzenlenen Doğu Karadeniz Vegan Festivali’nden henüz döndüm. Daha önce Batı ve Orta Karadeniz’i görmeme karşın, Doğu Karadeniz’e hiç gitmemiştim. Oraya kadar gitmişken Artvin ve Şavşat’ı görmeden dönmedim elbette.

Olağanüstü güzel bir doğanın içinde uzaktan kadife gibi görünen yeşilliklere bakmaya bile kıyamazken yurdumuzun bir başka cennet köşesinde, Milas’ın İkizdere köyündeki Akbelen Ormanı’nda katliam sürüyordu.

Medyada karşımıza çıkan arbede görüntüleri, doğayı korumak için mücadele eden insanlara uygulanan şiddet, tüm yaşamın tek evi olan doğayı değil, kâr peşindeki şirketlerin çıkarlarını koruyan iktidar, adeta ciğerleri yanan vatandaşları azarlayan muhalefet milletvekilleri, ağaçlara sarılan kadınların, yaşlıların karşısına dizilen jandarma ve polisler...

Olanlar tek bir cümlede özetlenebilir: Sermaye odaklı kapitalist dünyada insanın yaşama ve doğaya zulmü!

Vegan festivali kapsamında Fındıklı’nın caddelerindeki hayvan hakları yürüyüşünde Akbelen Ormanı için sloganlar atarken aynı anda orada on binlerce ağacın katledildiğini bilmek, bu zulme karşı ruhumdaki isyanı daha da büyüttü.

“Kestiğim miktar kadar dikeceğim” diyerek insanların aklıyla alay edenler, 70, 80, 90 yaşındaki ağaçların karbon yutağı işlevi gördüğünün farkında mıdır? Farkında olsalar da umurlarında mıdır? İklim krizi tüm gezegeni tehdit ederken bu ağaçları yok etmek doğaya, insana ihanet değil de nedir!

Bu anayasal suça yol açan Limak Holding ve IC Holding iştiraki olan YK Enerji, tüm canlıların yaşam kaynağı bir ormanı küresel iklim krizinin temel nedenlerinden biri olan fosil yakıt kömürü için katlediyor ve AKP iktidarı buna izin veriyor!

Bu tek kelimeyle vandalizmdir!

FINDIKLI'DA ZORBALIK...

Bilim karşıtlığının zirve yaptığı Türkiye’de uyarılara karşın doğa katledilirken aynı anda Doğu Karadeniz Vegan Festivali’nde de yaşamı savunmak için bir araya gelenlere zorbalık uygulandı.

Festivaldeki konuşmamda da dile getirdiğim gibi, bölgede “geleneksel kültür” adı altında atmaca avı sürdürülüyor.

Bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse vahşi bir kuş olan atmacayı yakalamak için ve sonrasında da çeşitli hayvanlar öldürülüp köleleştirilerek yem olarak kullanılıyor. Zincirleme bir hayvan zulmü ve katliamı söz konusu.

Bu gerçekleri festivalde dağıttığımız broşürde de ayrıntısıyla açıkladık. Bütün sömürülere karşı olduğumuzu, atmaca avını kınadığımızı sahnede açıkça anlattım. Yerel halktan birçok kişi de söylediklerime destek verdiğini söyledi.

Ancak Fındıklı Avcılar ve Atmacacılar Derneği Başkanı Hüseyin Uzunhasanoğlu, sosyal medya hesabında benim burada alıntılayamayacağım küfürlü paylaşımlar yaparak tehditler savurdu. Daha sonra etkinliğin yapıldığı parka belediye başkanlarıya gelen avcılar, orada bulunan arkadaşlarımızı hakaretlerle taciz etti. Belediye başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu’nun da alana gelerek bazı kişilerle tartıştığı videolar ortaya çıktı.

Çervatoğlu, bu durumu eleştirdiğim için bana gönderdiği yanıtta, araya girip durumu anlatmaya çalıştığını, parkta çadır kurulmasının daha önce konuşulmadığını, festivale katılanlarca av için kurulan tentelerin söküldüğünü, kendisine de nezaketsiz davranıldığını belirtti. Kendi ilçesinde düzenlenen bir festivalde düşüncelerini dile getiren konuklara ağza alınmayacak şekilde hakaret eden dernek başkanının zorbalığı konusunda ne dedi acaba merak ediyorum.

Bir vegan festivalinde av eleştirilmeyecek de ne yapılacak? Yaşam hakkı savunulmayacak da ne yapılacak? Kendisini birkaç yıl önce söz konusu derneğe belediye adına yer tahsis edip onlardan plaket aldığında da eleştirmiştim.

Yaşam, yalnızca ormanlardaki ağaçlar savunularak korunamaz. Atmacacılık ve avcılığın her türü, insanın hayvana ve doğaya karşı sömürüsüdür.

Doğa haklarını savunduğunu parti programlarına yazanların bu ikiyüzlülüğe son vermesi gerek. Biz gerçek yaşam savunucuları bu çelişkiyi söylemeye devam edeceğiz!