Kapı aralandı ama açılmadı

10 Haziran 2015 Çarşamba

Kalabalık, 80 kişilik bir grupla parlamentoya giren HDP için ilk söylenmesi gereken bu kalabalığın gökkuşağı kadar renkli olduğudur. Din “hassasiyeti” yüksek Altan Tan’dan hapishanede Marx’ın biyografisini çevirmiş Ertuğrul Kürkçü’ye, film senaristi, yönetmeni, İmralı görüşmelerinin neşeli sözcüsü Sırrı Süreyya’ya, gerçekten Haziran hareketinin ruhunu kavradığı izlenimini veren Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’a kadar renkli bir tablo çiziyor HDP. Ve hakkını herkes teslim etmeli; zafer kazanmıştır. Daha önemlisi sözünde duracağını, AKP ile herhangi bir ortaklığa girmeyeceğini seçim sonrası da yinelemiştir. Yinelemiş midir?

***

Doğrusu partinin yetkili sözcüleri konuşmadığı için bir şey söyleyemiyorum. Ama renkli simalardan “memleket hükümetsiz mi kalsın; kurucu, yapıcı olma zamanıdır” türü konuşmaların yapılmaya başlandığı da bir gerçek. Peki, bu pek mi şaşırtıcı? Hayır. Doğaldır, arkası gelecektir. HDP’nin seçim öncesi oy istediği kitlelere verdiği sözleri tutması beklenir ama aynı zamanda “barış süreci” ile ilgili görevleri de var. Bu iki zorunluluğun birbirini cerh etmeyen bir halitasını oluşturmak doğrusunu isterseniz kolay değildir.

***

Seçimler düzen partilerini uygun dozlarda parlamentoya taşıdı. Bu partiler içinde HDP’nin düzen partisi olmakla olmamak arasında bir yerlerde durduğunu, CHP içinde de düzen partisi olmaya itirazı olanların bulunduğunu biliyoruz. Ama düzenle sorunu olanlar asıl olarak parlamento dışındadır. Dışarıdaki bu gücün, hadi biz onlara Hazirancılar diyelim, bu iki partiden de, bu partiler içinde gerçekten düzenle sorunu olanlardan da talepleri olacaktır, olmalıdır. Ne isteyebilir Hazirancılar? Bunun için “Seçimlerde değişen ne, gerçekten de bir şeyler değişti mi” sorusuna yanıt verebilmemiz gerekiyor.

***

AKP’nin Meclis’te çoğunluğu yitirmesiyle, yasama organında AKP ya da daha doğrusu Erdoğan vesayetinin sona ermesi ihtimali güçlenmiştir. Ama yargı ve yürütmede iktidar AKP’nin elindedir. Burada iktidar sözcüğünün gerçek anlamını unutmayacaksak eğer, yukarıdan aşağıya AKP iktidarının zayıflatılmasının ve etkisizleştirilmesinin o kadar kolay olmadığını da bilmek gerekecektir. “Yetkilerini” kullanmakta ısrarlı Cumhurbaşkanı, hemen her düzeyde dizayn edilmiş yargı ve iktidarın kılcal damarlarını oluşturan bürokrasi yerinde duruyor; radikal bir tutum ortaya çıkmazsa durmaya, iş görmeye devam edecektir.

***

Parlamento, seçimi kazandıklarını düşünen, ki nicelik acısından, AKP’nin çoğunluğu yitirmesiyle sınırlı olarak, bu doğrudur; seçim öncesi değişim sözü verenler için kısa sürede bir tuzağa dönüşebilir. O nedenle CHP ve HDP, partiler içindeki değişim yanlıları gerçekten değişim istiyorlarsa dışarıya kulak vermek zorundadırlar. Koalisyon hesapları yani pazarlıklar bir kere başladığında, reel politiğin öğütücü etkisi kendini gösterdiğinde verilen sözler yumuşayabilir; “memleketi hükümetsiz mi bırakalım yani” sihirli sözü hükmünü icra etmeye başlayabilir.

***

Peki, böyle bir gelişmeyi önlemek için ne yapmalarını isteyebiliriz ki seçimi kazananlardan? İlk akla gelenler, Cumhurbaşkanı’nı durdurun; güvenlik yasalarını iptal edin; yolsuzlukların, telekulakların, cinayetlerin peşini bırakmayın; basın özgürlüğünün önündeki fiili tuzaklara son verin; toplantı ve gösteri hakkının önündeki engelleri kaldırın, sokakları serbest bırakın; parlamentodaki komisyonlarda iktidarın oyununa gelmeyin; ve unutmayın iktidar hâlâ yerinde duruyor...
Devleti ele geçirmiş olanlar öyle bir seçimle size vermezler iktidarı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları