Frenleri patladı

07 Kasım 2016 Pazartesi

Siyasal İslamın AKP rejiminin frenleri 15 Temmuz’da patladı; artık ülkeyi hızla bir kaosa doğru sürüklüyor.

Karanlık bilanço
Ekonomi, 2015’in son çeyreğinden bu yana yavaşlıyor. Kredi notu çöp düzeyine düştü. Türk Lirası değer kaybetmeye devam ediyor. Bankaların faizleri piyasa sinyallerine göre değil, siyasi idarenin kaprislerine göre belirleniyor. Mali sektörün kararları adeta vatan hainliği suçlamasına endekslenmiş. Bu arka plan üzerinde, Wall Street Journal’a göre, yalnızca 15 Temmuz’dan sonra devlet 496 şirkete el koymuş, “Yatırımcılar açısından riskler oransız düzeyde artmış”. Belli ki özel mülkiyetin güvencesi artık siyasi idarenin iki dudağı arasında.
Kısacası, çoktan neo-liberal vahşi kapitalizmin ötesine, “devlet kapitalizmi” yağına bulaşık bir “rantiye-ahbap çavuş” kapitalizmine dönüşen Türkiye ekonomisinin geleceği karanlık.
Siyasetin resmi çok daha karanlık: Bir askeri darbe girişimi yaşandı 200’den fazla insan öldü, Meclis bombalandı ama hâlâ birçok kritik soru cevabını aramaya devam ediyor.
Darbe fiyaskosunun ardından, çok önceden hazırlanmış birtakım listeler devreye girdi, 100 binden fazla insan işten atıldı; on binlerce insan tutuklandı. Bu arada ağır işkenceler yapıldığına ilişkin söylentiler yeniden nüksetti. Bir bakan, bunları araştırmayacağız dedi. Zaten insan haklarının da resmen askıya alındığı açıklanmıştı.
İşten atılanlar çoluk çocuk açlığa itilirken, mala mülke el koymalar, işletme kapatmalar, düpedüz mülksüzleştirmeler birbirini izlemeye başladı. Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerde, kimi belediyelerin yönetimlerine, seçilmişler bir kenara itilerek kayyım atanması yoluyla el kondu. OHAL ilan edilerek yasama süreci de devreden çıkarıldı. Siyasal İslamın AKP rejimi, devletin tüm kurumlarına doğrudan el koyma sürecini tamamlıyor.

Suskunluk ve şaşkınlık
Bu süreç, televizyon kanallarının susturulmasıyla, gazetelerin kapatılmasıyla tamamlanarak gelip Cumhuriyet gazetesi yönetiminin ve yazarlarını, en hafifiyle akla ziyan gerekçelerle, kendisi de bizzat FETÖ üyesi olmakla suçlanan bir savcının emriyle tutuklanarak Silivri’ye gönderilmesine kadar geldi.
Bu arada “Proje okullar”, “taraftarları silahlandırma”, “özel kuvvetlere” ilk kez TSK dışından personel alma hazırlıkları... İdam cezasını geri getirme çabaları... İnternet kesintileri, sosyal medya sansürleri... düzmece iddianameler, derken HDP liderliğinin adeta yaka paça tutuklanması... korkunç bir siyasi manzara çiziyor.
Siyasi idarenin sözcüleri, ABD ve Avrupa’dan gelen eleştirilere kayıtsız kalmanın ötesinde, diplomatik dili, kimi zaman da ahlak sınırını zorlayan cevaplar veriyor. Sınıra yığılan tanklarla, patlayan bombalarla, bu noktadan sonra nereye gidileceği artık tümden belirsizleşiyor.
Tüm bunlar olurken, toplumun geri kalanında bir direnme çabası, yol arayışı şekillenirken, ana muhalefet partisinde garip bir şaşkınlık, kararsızlık görüyoruz.
CHP lideri, HDP milletvekillerinin gözaltına alınması üzerine, “Demokrasiyi savunuyorsanız seçimle gelenlerin seçimle gitmesini savunacaksınız. Aksi halde demokrasiyi katledersiniz” ya da “Sivrisineklerle uğraşarak olmaz, bataklığı kurutacaksınız” gibisinden, adeta yaşanan sürecin özelliklerinden tamamen habersiz demeçler veriyor. “Kime diyor acaba? ‘Sivrisinekler’’ kimdir? Demokrasi gemisi limandan ayrılalı çok olmadı mı?” diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Aklıma Yates’in yukardaki tabloya çok uyan dizeleri geliyor: “Dönerken ve dönerken genişleyen girdabın içinde / Şahin şahinciyi duyamaz; / Her şey dağılır, merkez tutamaz; / Yalnız anarşi salınmıştır dünyanın üzerine, / Kanla-kararmış dalga engelsiz yükselir, ve her yerde /Suçsuzluğun töreni boğulur; / En iyilerin eksiktir inancı, en kötüler/ tutkulu bir yeğinlikle doluyken. ( abç. Çev: Vehbi Taşar. Kimi yerlerde değişiklik yaptım.)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları