Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar. Bu bağlamda, bir de aklıma “basking in the glow of power” (İngiliz- “İktidarın ışığında güneşlenmek”) deyimini getirdiler.
Fotoğraflara bakmadan önce sağ ve sol kavramlarını biraz açmakta yarar var. Bu kavramlar, mutlak değil göreli konumları betimler. Sağ kanadı, egemen sınıfların, düzenin iktidar odaklarının yanında yer alanlar, sol kanadı da bu iktidarın karşısında yer alarak, düzeni halktan yana iyileştirmek isteyenler oluşturur. Sosyalistler düzenin sınırlarının ötesine geçmeyi arzuladıklarından solun da solundadırlar. Bu “ince” ayrıntı hemen her zaman sol ile sosyalistler arasındaki olası ilişkileri karmaşıklaştırır.

Meclis’in açılışına CHP ve sosyalist partiler dışında tüm partiler katıldılar. Katılanlar, rejimin liderini, dolayısıyla temsil ettiği politikaları, ideolojiyi ve siyaset tarzını alkışladılar. Akşam verilen davette çekilen fotoğrafta rejimin lideri ortada oturuyor, CHP ve sosyalistler hariç tüm diğer partiler iki yanına sıralanmışlar. Rejimin sözcüsü bir gazete “CHP’siz muhalefet” diyordu.
Bu fotoğrafta lider, kurmakta olduğu rejimin iktidar ve sadık muhalefet kanatlarını birleştiren bir menteşe olarak öne çıkıyor. Bu fotoğrafta ülkenin siyasi coğrafyasının, dinci ve etnik kimlik siyasetine dayanan düzen partilerinden oluşan sağ kanadını görüyoruz.
Tüm bunlar olurken bir mitingde halkla kucaklaşan, hakları ve özgürlükleri genişletmeyi, nihayet Cumhuriyeti savunan CHP, karşımıza sıradan bir “düzen partisi” olarak değil, düzeni değiştirmeyi arzulayan bir parti olarak çıkıyor. Bu konjonktürde CHP siyasetin “sol” kanadını oluşturuyor.

Gündüz Meclis’in açılışında çekilen fotoğraf ise gülünç ve zavallı bir görüntü sunuyor. “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen lideri, Demirtaş, hapiste, belediyeleri kayyum altında, entelijansiyası hapiste ama DEM vekilleri, aygın baygın gözlerini süzerek, gülerek, adeta bir “jouissence” (haz-ötesi) içinde lidere bakıyorlar; “basking in the glow of power” deyimi tam da bunlar için.
Bu iki resim bize sosyalist hareketin, bu konjonktürde (!), CHP’yi tüm yapısal özelliklerine ve ideolojik bulanıklığına karşın “süreç olarak faşizme” direnen bir sol parti olarak görmesi gerektiğini söylüyor. Bu saptama doğruysa, sosyalistlerin CHP’ye yönelik benimsemesi gereken doğru yaklaşım da CHP’ye onun hedeflerinin çerçevesi içinde bir eleştirel destek, süreç olarak faşizmi anlamasına, karar vermesine yardımcı olmaya çalışmak biçimde tanımlanabilir. “CHP’yi destekle, laikliği ve Cumhuriyetçiliği savun, sosyalist hareketi inşa et” sloganı bu duruma çok uygundur.