Hayatı okulda öğrenmek (2)

20 Ocak 2017 Cuma

Çarşamba günkü yazımda ülkemiz okullarında verilen beden eğitimi derslerinin “terazi lastik jimnastik” düzeyinde anlamsız olduğundan söz etmiştim. Doğal ki bunun birçok okulumuzda istisnaları da vardır, bunları kastetmiyorum.
Gelişmiş ülkelerde bu dersler ilkokuldan itibaren bölgesel ihtiyaçlara göre ortaöğretim sonlanana kadar veriliyor. Kışları karlı, buzlu geçen bölgelerde çocuklara kayak, buz pateni, kızak kayma gibi dersler verilirken, sıcak bölgelerde bu derslerin yerini yüzme, sutopu gibi sporlar alıyor. Atletizm ise tüm bölgelerin vazgeçilmesi.
Bizde ise varsa yoksa top peşinde koşturmak. Okullarımızı büyük çoğunluğunda doğru dürüst bir basketbol ya da voleybol sahası olmadığı gibi yer jimnastiği ve aletli jimnastik için gerekli donanıma sahip kapalı salon sayısı da çok az.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki ders müfredatını değiştirirken, bu eksiklikleri de göze alması gerektiğini düşünüyorum.

***

Çünkü her yıl yaz aylarında göllerimizde, ırmaklarımızda, derelerimizde, göletlerimizde yüzlerce insan yüzme bilmemeleri nedeniyle boğularak can veriyor. (Bu arada uzun yıllar yaşadığım Almanya’da çok sayıda Türk ailesinin İslami inançları nedeniyle kızlarını okullardaki yüzme derslerine göndermediklerini, bu nedenle mahkemelik olduklarını belirtmeliyim). Kış aylarında ise göllerimiz, göletlerimiz, ırmak ve derelerimiz buz üzerinde dolaşan, oynayan çok kişiye mezar oluyor. Okullarda verilen tüm derslerin nihai amacı çocuklara ilkokuldan başlayarak hayatı öğretmektir.
Bu satırları yazarken, dört gün önce Eskişehir’de, buz tutan Porsuk Çayı’nda bisikletle dolaşırken, kırılan buz nedeniyle yaşamlarını yitiren iki çocuğumuzu düşünüyorum.
Bu bağlamda özellikle okul dışında verilen beden eğitimi dersleri ve sınıf gezileri çocuklara kendi çevrelerindeki doğayı tanımaları açısından büyük olanak sağlamaktadır.

***

Biliyorum, Milli Eğitim Bakanlığı bu eksiklikleri gidermek için parmağını oynatmayacaktır. Bakan’ın ve bakanlık yetkililerin akılları Darwin’in evrim teorisine, Kurtuluş Savaşı’mızın önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlanmacılığımızın mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun en yakın arkadaşı Garp Cephesi Kumandanı, Lozan kahramanı, parlamenter demokrasimizin siyasal yol göstericisi İsmet İnönü’yü “nasıl yaparız da ders kitaplarından çıkarıp unuttururuz” projelerine takılmış.
Yeri gelmişken siz sevgili okurlarımdan gözden kaçırmış olanlar varsa onlara değerli arkadaşımız Orhan Bursalı’nın 15.1.2017 tarihli, “Ağzınızla Kuş Tutsanız Ülkeyi Düzlüğe Çıkartamazsınız” başlıklı yazısını okumalarını öneririm.

***

Evet, hayat okulda öğrenilir, doğal ki dersler beyinlerini hurafelerden arındırmış aydın öğretmenler tarafından verildiğinde… Aynen bize, Haydarpaşa Lisesi’ndeki biyoloji derslerine “Bu dersin adı Yunanca bios logos kökünden gelir, hayat bilimi/ incelemesi demektir” diyerek başlayan, yetişkin bir solucandaki boğum sayısının 27-32 arasında mı yoksa daha mı fazla olduğunu öğretmek yerine bizi sahaflara, tarihi çarşılara götüren, meyveleri, sebzeleri vitaminleri tanıtan, nasıl dinç kalınacağını anlatan sevgili hocam Halit Avan’ı rahmetle, saygıyla anıyorum.
Eğer hayatı sevmişsem, anlamışsam bir ölçüde onun sayesindedir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları