Adnan Binyazar

Yazar-okur sargınlığı

26 Kasım 2021 Cuma

Cumhuriyet, yayına başladığı günden bu yana insanımızı çağdaşlaşmaya yönelten Atatürk’ün büyük devriminin kültür-bilim-sanat alanlarında ilerleyip yücelmesini amaçlayan bir gazete olmanın onurunu taşıyor.

Gazete 98 yıllık yaşamında ilkelerinden sapmamış, önüne çıkan engelleri yazarıyla okuru arasında kurduğu dayanışma ruhuyla aşmıştır. 

İktidarlara yaranmak için en küçük bir sapmada bulunmayışı onun erdemidir. 

Atatürk’ün ulusal yeminle “ilelebet” yaşayacağını vurguladığı cumhuriyet bilincinin beyinlerde kökleşmesinin kaynağı Cumhuriyet olmuştur.       

CUMHURİYET OKURU

Basın dünyasına Cumhuriyet’le girenler, yaşamı boyunca ona çağdaş düşüncenin yolunu açan bu gazetenin okuru olmanın onurunu taşır.   

Darbe günlerini anımsıyorum, okurları, ceplerine gazetelerinin adını görülecek biçimde yerleştirerek doldurmuştur meydanları. Çağdaşlaşmanın önünün kesileceğini sanan özgürlük düşmanları, Cumhuriyet okurunun damarlarında, düşünce savaşımı vererek canlarından olan Uğur Mumcu, Cavit Orhan Tütengil, Onat Kutlar, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı’nın kanlarının dolaştığını unutmasınlar!

GAZETE TÜRLERİ     

Bütün gazeteler havaalanlarında parasız dağıtılırken Cumhuriyet oralara yaklaştırılmıyor. Haber yazanlar suçlanıp haklarında davalar açılıyor. İktidara yakın gazetelere sayfalar dolusu ilan verilirken Cumhuriyet ilan kesintisine uğruyor. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya bu haksızlıkları yeri geldikçe gözler önüne sererken, onlar gazeteyi yıkıma uğratma yolları arıyorlar.   

Cumhuriyet’i hiçbir baskının amacından saptırmayacağını, her gün, değerine değerler katarak güçlendiğini görmeyecek denli de düşünce yoksunudur onlar!  

KİTAP, PAZAR ekleriyle dünya kültürüne kapılar aralayarak okuru aydınlatan tek gazete Cumhuriyet’tir.

KÖYDEN KENTE GÖÇ    

Osmanlı Bankası’nda işe başlayıp görevini Anadolubank’ta sürdürerek orada yönetim kurulu üyeliğine dek yükselen Cumhuriyet okuru Yusuf Gezgör’ün, yazar-okur sargınlığını yansıtan iletisi, köyden kente göç konusuna değindiğim geçen haftaki “Gurbet Zamanı” başlıklı yazıma ışık tutuyor:    

“Cumhuriyet’teki ‘Gurbet  Zamanı’ başlıklı yazın her zamanki gibi gerçekçi, düşündürücü, öğretici. ‘Göçmek’ ara başlıklı son bölümde, ülkemizin rahatsızlığının önemli nedenlerinden birine değiniyorsun. Kırsaldan şehre göç, oralarda üretimin zaafa uğramasına yol açtığı, kentlere gelenlerden çoğunun varoşlarda uyum güçlükleri çekerek mutsuz yaşadıkları, toplumsal bir olgudur.

Günümüzde büyük kentler artık yaşanılır olmaktan çıkmıştır. Apartman olgusu ise ayrı bir olay! On katlı, yirmi katlı, hatta otuz katlı apartmanlarla, ikametgâh olarak kullanılanları ayrı tutuyor, büyük binaların işyeri olarak kullanılmasını da doğal buluyorum. Ama yerleşim yerlerinde, insanın ayağı yere basmalı. Çünkü yerden uzaklaştıkça insan sağlığından oluyor, mutsuzluklara sürükleniyor.  

Oysa gelişmiş ülkelerde yerleşim yeri bir ya da iki katlı evlerdir. Büyük kentlerde bu tür yerleşim az ya da hiç yok. Batı’da  aparmanda oturanlar genellikle öğrenciler, kara derililer, gelir düzeyi oldukça düşük olanlardır. Bizde ise kentler, uçaktan bakınca sanki birer tuğla harmanı. Çoğu sıkıcı, estetikten yoksun, güzellikten nasibini almamış.”

Gezgör, emekliliğini de Kaz Dağları’nda doğayla baş başa geçirmek istiyor: 

“Birkaç dönümlük bir yerde suyun, toprağın, güneşin daha fazla farkına vararak bahçede ekip biçmek, kitap okumak, yazmak dileğiyle kendime göre üretkenliğimi devam ettirerek geçirmek istiyorum.” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları