Ahmet Güvener

Kriz Yönetimi

10 Aralık 2013 Salı

Kriz yönetimi, kurumların uyguladığı yönetim yöntemlerinden biridir, aynen risk yönetimi, itibar yönetimi gibi. Kriz yönetimini bir yöneticinin ya da yönetimin, muhtemel tehlike durumlarında kendi amaçlarını kabul edilebilir bir maliyetle karşılamaya çalışması süreci olarak tanımlayabiliriz. 3 Temmuz süreci Fenerbahçe için bir kriz yönetimini gerektirmiştir ve Aziz Yıldırım başkanlığında kulüp bu süreci mükemmel bir strateji ile yönetmiştir.
Her şeyden önce bu satırların yazarının ne F. Bahçe sempatizanı ne de Aziz Yıldırım hayranı olduğunun bilinmesi gerekir. Aksine kişisel olarak Aziz Yıldırım’ın yönetim üslubunu itici, ayrıştırıcı ve kavgacı bulmaktayım. Ama yiğidi öldür hakkını ver misali, Aziz Yıldırım bu süreci kulübü adına mükemmel yönetmiştir.
Bu yazıda 3 Temmuz şike sürecinin yargı boyutuna hiç değinmeyeceğim. Bu süreçte F. Bahçe şike yapmıştır veya şikeye teşebbüs etmiştir, olay bir komplodur değildir, ya da F. Bahçe masumdur ya da suçludur konularında da kanaatlerimi belirtmeyeceğim. Olaya sadece kriz yönetimi açısından bakacağım.
Bu süreçte Aziz Yıldırım iki temel strateji gütmüştür. F. Bahçe’nin gücü ile kendisi arasında bir sinerji yaratmak ve de hiçbir şekilde kulüp için bir cezayı pazarlık unsuru olarak kabul etmemek. Bir başka bakış açısı ile Aziz Yıldırım’ın sürecin başında başkanlıktan istifa etmesi ve de kulüp için birkaç puan silinmesine razı olması mantıklı çözümler gibi gözükebilir. Ama F.Bahçe’nin gücünü ve genel kurul üyelerini politik yapısını çok iyi bilen Aziz Yıldırım, bu iki yola da başvurmamıştır. Kendi gücü ile F. Bahçe’nin gücü ile yarattığı sinerji sonucunda, süreç boyunca dik durmuş ve camianın kenetlenmesini sağlamıştır. Özellikle bütün bu sürecin kendisi ve kulüp için bir komplo olduğuna tüm camiayı, özellikle genel kurul üyelerini inandırmıştır.
İtibar yönetimi sürecinde kendi camiasına odaklanmıştır. Camia dışındakilere, yani rakiplerine hasmane bir tutum alarak camia dışındaki itibar yönetimine hiç itibar etmediğini ve önemsemediğini göstermiştir. Tabii rakipleri de yanlış yönetim stratejileri ile bu krizi kendileri için uzun dönemli fırsata dönüştürememişlerdir.
En önemlisi, genel kurul üyelerinin siyasi tercihlerini çok iyi bildiği için, son seçim manevrası ile en ciddi rakibi Mehmet Ali Aydınlar’ı saf dışı bırakmıştır. Genel kurul üyelerinin Atatürkçü ve Cumhuriyetçi yapılarını bir koz olarak kullanmıştır. Yönetim tarzı olarak Aziz Yıldırım’ı eleştiren birçok Atatürkçü / Cumhuriyetçi genel kurul üyesi F.Bahçe’nin tehdit altında olduğunu düşünerek kongreye katılarak Aziz Yıldırım için oy kullanmıştır.
Tüm bu süreç sırasında iki taktiksel hata yapılmıştır. Bir tanesi “ülkenin âli menfaatları için” gibi çok muğlak bir nedenle ilk dava CAS’tan çekilmiştir. Her ne kadar kanaatime göre bu ilk davayı F. Bahçe’nin kazanma ihtimali yok idiyse de davanın çekilmesi, camiada soru işaretleri oluşmasına ve de kenetlenmenin zayıflamasına neden olmuştur. Yalnız bu karar aşamasında Aziz Yıldırım’ın tutuklu olduğunu unutmayalım.
İkinci taktiksel hata ise Champions League’de ilk turları oynamak uğruna UEFA’nın CAS’ta hızlı yargılamasını kabul etmesidir. Genelde uluslararası federasyonların aldığı kararların onaylandığı CAS’da, bir de hızlı yargılama ile olumlu sonuç beklemek fazla iyimserlik olmuştur.
Bu iki taktiksel hataya rağmen Aziz Yıldırım’ın 3 Temmuz kriz sürecini yönetme stratejisi ve uygulaması “Kriz Yönetim”i derslerinde örnek vaka olacak niteliktedir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hakem lobisi 9 Temmuz 2016
Kardiac Kids 17 Kasım 2015
Yeter artık (29.09.2015) 29 Eylül 2015

Günün Köşe Yazıları