Lozan Antlaşması (LA), 24 Temmuz 1923’te bağıtlanmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası toplumda siyasal ve hukuksal meşruluğunu belgeleyen, sınırlarını, egemenliğini tanımlayan kurucu antlaşmadır.
İki avukatça yönetsel yargıya sunulan ve LA’nın “Kürt halkını tanımadığı” gerekçesiyle iptalini isteyen dava başvurusu hukuksal tartışma nedenidir. Bir hukukçu olarak (LLM dereceli), bu başvurunun hukuksal niteliği, yetkili yargı yerleri, ulusal ve uluslararası hukuk açısından sonuçlarının değerlendirmesi gereklidir.
DANIŞTAY'DA DAVA AÇILABİLİR Mİ?
Danıştay, 2575 s. kuruluş yasası ve 2577 s. İdari Yargılama Usulü Yasası (İYUK) uyarınca yönetsel eylemişlemlerin iptalini denetleyen yüksek yargı yeridir. İYUK m.2’ye göre iptal davası açabilmek için davacının “geçerli bir çıkarının çiğnenmiş olması” gerekir. Oysa uluslararası antlaşmaya, ideolojikpolitik gerekçeyle hukuksal çıkar temelli dava açılamaz. Ayrıca LA, 2. TBMM’ce onanmış (23.08.1923) ve Resmi Gazete’de yayımlanarak (06.09.1923, s.96) yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmadır. Danıştay, antlaşma yürürlüğe girdiği için yönetsel işlem niteliği taşımayan bu metin üzerinde yargı denetimi yapamaz. Danıştay’da dava açılması olanaksızdır, açılırsa/açıldıysa başvurunun yetkisizlik ve ehliyet yokluğu nedeniyle reddi gerekir.
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN (AYM) YETKİSİ
AYM, 6216 s. yasa ve anayasa m.148 uyarınca bireysel başvuruları ve norm denetimini değerlendirir. Ancak bireysel başvuru için başvuranın temel haklarının çiğnendiği savı ve kişisel mağdurluk (zarar) gerekir. LA’nın içeriği nedeniyle soyut hak çiğnemi (ihlali) ileri sürmek, bireysel başvuru koşullarını sağlamaz. Ayrıca, anayasa m.90/son fıkra gereğince, yöntemine uygun yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmalar, anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen normlardır. Açıkça, AYM’nin de bu konuda karar verme yetkisi yoktur.
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ (AİHM)
(AİHM) AİHM, AİHS m.34 uyarınca yalnızca temel insan haklarının çiğnemi ve doğrudan, somut kişisel mağdurluk koşuluyla başvuru kabul eder. Devletlerarası antlaşmanın iptaline yönelik başvuru, AİHM yetkisi dışındadır. Çünkü bu tür başvurular, kamu adına soyut başvuru (actio popularis) olarak kabul edilir ve reddolunur.
BM DÜZENEKLERİ
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi gibi kimi denetim organlarına bireysel başvuru olanaklıysa da (taraf devletin çekincesi yok ise) bu organlar bağlayıcı yargı kararları veremez. Öneri niteliğinde görüş sunabilir. Ayrıca bu kurumlar, devletlerin ulusal yargı kararlarını bozma yetkisine sahip değildir. Türkiye’nin, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde geriye dönük ve bireysel başvuru çekincesi var (m.5/2a, 24.11.2006).
LOZAN ANTLAŞMASI TBMM ELİYLE FESHEDİLEBİLİR Mİ?
HA-YIR! LA, salt Türkiye’nin değil, imzacı öbür 7 devletin de katıldığı çok yanlı bir temel kurucu metindir. Uluslararası hukuka göre (1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi), bir uluslararası antlaşmanın tek yanlı feshi ancak sözleşmede açık hüküm varsa olanaklıdır. LA’da bu yönde hüküm yoktur. Anayasa m.90 gereğince, uluslararası antlaşma TBMM’ce uygun bulunarak yürürlüğe konduğu için TBMM, LA’yı tek yanlı kaldırma yetkisine sahip değildir; uygun bulma yasasının iptali de tek yanlı fesih sonucu doğur(a)maz.
LA, Türkiye’nin uluslararası sistemde-hukukta temel kurucu belgesidir ve normlar katmanlanmasında (hiyerarşi) özel konumludur. LA’nın içeriğine ilişkin iptal istemleri ne Danıştay, ne AYM ne AİHM ne de BM organlarında yargıya taşınabilir. Söz konusu başvurular hem yargı yetkisi hem de dava ehliyeti yönünden dayanaksızdır. Bu yüzden, Lozan Antlaşması’nın iptali başvuruları, uluslararası ve iç hukuk kurallarıyla bağdaşmadığı gibi; siyasal, tarihsel ve etik olarak da ciddiye alınamaz. Lozan tapumuz ve tabumuzdur!