Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir Üslup Adamı Göçtü...
“Bütün ölümler vakitsizdir.” Ama bazıları daha vakitsizdir.\n
\nNezih Uzel’inki de öyle oldu. \n
\nYetmişli yaşlarını ortaladığı halde vakitsizdi.\n
\nBakışları, hali tavrı geçmiş zaman dervişlerini anımsatıyordu.\n
\nDünyayı pembe bir tül arkasından seyreder gibiydi. \n
\nGiderek koyulaşan...\n
\nÜlkeyi saran griliklerin, karanlıkların farkındaydı. \n
\nAma çözümün yine de iyimserlikte ve umutta yeşereceğine inancından bir an olsun vazgeçmedi.\n
\nBakışlarındaki sıcaklık, yanaklarından eksik olmayan pembelik ve tebessüm bu yüzdendi.\n
\nYaşam onun için sonsuzluğa akıp giden bir ırmak, insan da bu ırmakta bir katre, bir damlaydı.\n
\nYaşamak ise her gün yepyeni, taptaze bilgiler edinmek ve insan olmanın heyecanını her an hissetmek, hissettirmekti.\n
\nHeyecan müzikte vardı.\n
\nNeyin sesinde…\n
\nBeyati ayininde, nihavend faslında, Yunus’un ilahilerinde...\n
\nVe elbet yazmakta, paylaşmakta ve üretmekte vardı.\n
\nNeyi, neyin nesiydi bilmeyen yoktu.\n
\nTasavvuf musikisinin \t\tkalp çarpıntısı demek \t\tolan bendiri ve kudümü İstanbul’un tozlu kitap raflarına hapsolmuş eski kültürünü yeni kuşaklara sevdirmeyi bir anlamda iş edinmişti.\n
\nGalatasaray’da okudu.\n
\nArkadaşları tango, “cha cha” öğrenmeye giderken o dini musikiye, hat sanatına, sema ayinlerine merak sardı.\n
\nHürriyet’te “Beyoğlu muhabirliği” ile gazeteciliğe adım attı. Ankara’da parlamento muhabirliği yaptı.\n
\nÇok satmayan birçok gazetenin mutfağında çalıştı.\n
\nKöşe yazıları yazdı.\n
\nMeslekteki çizgisini “Büyük gazeteci yoktur - Büyük gazete vardır!” ilkesi belirledi.\n
\n“Büyük” gazetelerde köşe tutma şansı olmadı.\n
\nAma yazmaktan üretmekten de geri durmadı.\n
\nTürkçeye sayısız denecek kadar tarih, toplum bilim kitabı kazandırdı.\n
\n***\n
\nBahar sıcaklarının birden bastırdığı geçtiğimiz günlerdeydi.\n
\nHastane odasının sıkıntısını, okuyarak aşmaya çalışıyordu.\n
\n“Nasılsın?” diye sorunca...\n
\nGülerek, her zaman olduğu gibi söze ortadan girdi:\n
\n“Satıcının biri sıcak mı sıcak bir yaz gününde buz satıyor, bir yandan da bağırıyormuş:\n
\n- Sermayem tükeniyor... Ne olur yardım edin!”\n
\nSatıcı haklıymış. \n
\nÇünkü sırtındaki küfede, sattığı buz eriyormuş. \n
\nO sırada yanından geçen adamın biri, aniden duralamış.\n
\nVe olduğu yere yığılıp kalmış.\n
\nÇevreden yardıma koşmuşlar.\n
\nYelpazelemişler. Alnına buz koymuşlar.\n
\nAdam bir süre sonra ayılmış.\n
\nSormuşlar:\n
\n- Hayrola, ne oldu aniden böyle?\n
\nAdam, “Hiç, demiş. Sermayem tükeniyor diye bağıran buzcu bana tükenen ömrümü hatırlattı da…”\n
\nNezih Uzel’in tüm sermayesi birkaç hayat sığdırdığı ömrüydü.\n
\nTam da anlattığı gibi..\n
\n“Eriyen sermayesi” için figan eden buzcudan etkilenen adam gibi..\n
\n1 Mayıs sabahı ayağa kalkarken sendeledi, doğrulamadı ve yatağına uzanıp öylece kaldı!\n
\n***\n
\n“Ne iş yapıyorsunuz?”, diye sormuşlar giriş yaparken hastane görevlileri…\n
\n“Gazeteciyim!” veya “Emekliyim!” deyip geçerdi eskiden olsa.\n
\nAma bu defa biraz terslenmiş.\n
\n“İnsanın kimliği ile tuttuğu işin eş tutulması artık büyük bir toplumsal ayıp!” \n
\nİşi olmayan, işini kaybetmiş, iş bulma umudunu bile kaybetmiş milyonların ülkeyiz artık.\n
\n“Ne iş yapıyorsun?” diye sorulmaktan daha ayıp bir laf olabilir mi, iş için kıvranan üniversite bitirmiş pırıl pırıl gençlere…\n
\n***\n
\nOna göre, sükûnet mutluluğa, huzura ve elbet gerçeğe de yaklaşabilmenin tek koşulu. \n
\nKafasında ve yüreğinde bir akşamüstü, günbatımında bir göl kenarı dinginliğini bulmak üzere Sapanca’ya taşındı.\n
\n“Yalnız kalmadıkça neyin ne kadar doğru ve yaşanmaya değer olduğunu sezemiyorum” demişti bir keresinde.\n
\nAma asıl neden kitaplarını, binlerce dosyadan oluşan arşivini de sığdıracak uygun bir evden yoksun kalmaktı.\n
\nDemiryolu kıyısında mütevazı bir binanın iki dairesini satın alıp birleştirdi.\n
\nKoskoca bir kütüphane ev yarattı.\n
\nArşivini düzenledi.\n
\nEvin dört bir yanını, sayısız seyahatlerinden topladığı antika eşyalarla ve aile yadigarı antikalarla bezedi.\n
\nİnsan olmanın, erdemli olmanın ilahi hazzını tadabilmenin ilk adımı, yalnızlıktaki bu tanrısal büyüyü fark etmek.\n
\nAma sonra yine insanlara, onların arasına yönelmek.\n
\nIşıksız, ateşsiz bir cehennem gecesinde, ateşböceklerini bir kavanoza doldurup, dağ başında \t\tçığlık çığlığa zifiri bir \tkaranlık ortasında kolu \tbacağı kopan askerlerin yaralarını dikmek, acılarına derman olmak ancak böyle mümkün...\n
\nÇünkü dünyadaki tüm büyük şeyler güçlerini küçük diye görülen şeylerden alıyorlar.\n
\nDenizde küçük damlaların direnişi olmasa bir pervane nasıl koca gemiyi ilerletsin?\n
\nHem küçüklük, büyüklük de ne?\n
\nBazen gemi batar da küçük kayık kurtarır.\n
\nİnsan da batar, batabilir…\n
\nO durumda insanı kim kurtaracak?\n
\nBir mabedin kemerini tutan kilit taşı, kuş yuvasındaki bir çöp, kitabın cümlesindeki bir harf…\n
\nPeki, insanı kim kurtaracak?\n
\nElbette insan.\n
\nÇevresine hep el vermek istemesi bundandı.\n
\nÜsküdar’da, Sultantepe’de, Bağlarbaşı’nda ve elbette onu tanıyan her çevrede insanlar artık bir eksik.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
En Çok Okunan Haberler
- Emniyet müdürü kalp krizinden öldü!
- Yeni 'şeyh' hayatını kaybetti
- Konut fiyatlarında iki yıl sonra ilk yaşandı
- Rıdvan Dilmen'den penaltı ve şampiyonluk yorumu
- 23 Nisan töreninde tek genel başkan…
- Erdoğan’dan ‘PKK’ mesajı
- Erdoğan'dan 'Özel ile randevu' sorusuna yanıt
- ABD'de ölü bulunan Yağmur Taktaş memleketinde defnedildi
- Fenerbahçe zirve yarışında yara aldı!
- Arapçayı anlamadı, Türkçeye çevirtti