Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
CHP Bu Yolu Altmış Yıl Önce de Denemişti
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın İstanbul’da “çarşafa dolanması”na yol açan olay ve ardındakilere daha sonra değineceğim. Bugün üzerinde duracağım, son olayın mimarlarından CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in ne kadar bildiğini kestiremediğim başka bir olaydır.
Sosyal demokratlarda, kendi tabanlarını genişletmek için, sağa, hatta tutuculara açılma girişimi hep olmuştur. Bülent Ecevit’in bu konudaki çabalarını biliyoruz.
Son zamanlarda Baykal’ın çevresinde de, bu yolu tavsiye edenlerin etkilerinin arttığı biliniyor.
Kendi yakın geçmişini bile iyi bilmeyen bir toplumun ne denli anımsayacağını bilemem, ama CHP bugün denemekte olduğu yolu, ilk sandık deneyi sayılabilecek olan 1950 (gerçi 1946 seçimi de var, ama o tartışmalı olduğu için saymıyoruz) seçimlerinden önce de denemişti.
Dilerseniz, o dönemi orta eğitimde bir öğrenci olarak yaşamış olan Altan Öymen’in “Değişim Yılları” kitabından yararlanarak kısaca bir anımsayalım.
Altan Öymen, “Değişim Yılları” adlı yapıtının 276. sayfası ve devamında, CHP’de din eğitimi isteklerinin boy vermesine değiniyor. İlk defa partinin 1947 kurultayında dile getirilen istekler okullara yeniden din dersi konması ve imam hatiplerin (önceleri kurslar şeklinde) açılması ve ilahiyat fakültesi kurulmasıdır. Öymen’e göre bu yeni akımın öncüleri de, Türk Ocakları’nın eski başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ile sivil paşa olarak anılan Sinan Tekelioğlu’durlar (ne gariptir ki, sonra ikisi de CHP’den ayrılarak DP saflarına katılıp, orada politika yapmışlardır) ve partinin eski tutumunu şiddetle eleştirmektedirler.
***
Lafı uzatmayalım. Henüz CHP iktidarının sürmekte olduğu, 1949 yılı mart ayında Şemsettin Günaltay Hükümeti işbaşına gelir. 66 yaşındaki Günaltay İslam dini üzerinde uzmanlaşmış bir Darülfünun hocasıdır, siyasete Osmanlı’nın son döneminde İttihat Terakki’nin sağ kanadından katılmıştır. Ama Günaltay’ın hükümetine, kabinesindeki gençlere atfen, “Gençler Hükümeti” denmiştir.
İşte okullara başlangıçta isteğe bağlı din dersi konması, imam hatipler konusunda ilk adımın atılmasının sağlanmasının şerefi bu hükümete aittir.
Köy Enstitülerini baltalayıcı girişimler ise, daha 1946 yılında Hasan Saka Hükümeti’nde, Hasan Âli Yücel’in yerine gelen Reşat Şemsettin Sirer tarafından başlatılmıştı. Şemsettin Günaltay da daha başbakan olmadan Köy Enstitülerine karşıtlığıyla tanınmış bir politikacıydı.
Altan Öymen kitabında, “CHP milletvekilleri arasında sonucu tehlikeli görenler çoktu. Fakat iki nedenle seslerini çıkaramıyorlardı.
1- Muhalefet saflarından gelen dinsizlik suçlamasının baskılarını seçim çevrelerinde de yaşıyorlardı.Yerel rakipleri karşısında kişisel olarak yıpranmak istemiyorlardı... CHP’liler arasında da artık ‘kim daha dindardır, kim değildir’ karşılaştırılması yapılmaya başlanmıştı. ‘Daha dindar’ görünmek ‘in’di. Görünmemek ‘out’tu...” diyor (s. 278-79).
***
Din sömürüsü yapan çevrelerin “dinsiz” suçlamasıyla karşı karşıya kalma korkusu zaman zaman CHP’yi gerçekten gülünç durumlara da düşürmüştür.
Bilindiği gibi DP, 14 Mayıs 1950’de iktidara gelir gelmez, ezanın Türkçe okunması zorunluluğunu getiren TCK’nin 526. maddesinde değişiklik yaparak yeniden Arapça ezana dönüş girişiminde bulunmuştu.
Buna karşılık CHP’nin tavrının ne olduğunu bakın A. Öymen nasıl anlatıyor:
“O iki gün içinde tasarıyı görüşen bir başka siyasal kurul, CHP Meclis grubuydu.
Oradaki görüşmelere tam bir tereddüt havası egemen oldu.
CHP’li milletvekillerinden bir kısmı hükümet girişimini kınıyor ve buna açıktan açığa ‘karşı tavır’ alınmasını istiyordu.
Bir kısmı ise ‘Bu konu hassas bir konudur, biz karşı çıkmayalım’ diyordu.
Konunun hassas sayılması yeni bir ‘din sömürüsü’ aracı haline getirilmesindendi. CHP iktidardayken alttan alta başlayıp, iktidar değiştikten sonra açık açık yapılan ‘Arapça ezan’ kampanyasının özü şu kaba ayırımcılığa dayanıyordu:
“‘Arapça ezan isteyenler dindardır. Türkçe ezan isteyenler dinsizdir.’
‘Dinsizlik’ ve ‘komünistlik’... Bunlar CHP’ye karşı birbiriyle iç içe kullanılan saldırı silahları halindeydi.
CHP’nin iktidardaki son yönetimleri bu suçlamaların verdiği kompleks altında dindarlıklarını (tabii komünizm karşıtı olduklarını da) kanıtlama gayreti içine düşmüşlerdi.” (s. 489)
Sonunda 16 Haziran 1950 günü, konu Meclis’te görüşülürken, CHP ne lehte ne de aleyhte tavır aldı.
Evet CHP, altmış yıl önce de, aynı suçlamalar ile karşı karşıya kalmış ve bugün “mütedeyyin seçmenin nabzını tutmayı” öngörenlerin önerdikleri yolu daha o zaman denemişti.
Peki, 1950 ve 1954 seçimlerinde sonuç ne oldu?
Hemen söyleyelim, 1950’de büyük yenilgi, 1954’te daha da büyük hezimet...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Emekliye iyi haber yok!