Darbeyi açıkça konuşmak - II

12 Ocak 2021 Salı

Cuma, bu köşede, son günlerde yeniden alevlenen darbe tartışmalarına, bu çerçeve içinde askeri ve sivil darbelere değinmiş, bizde sivil darbecilerin niyetlerini gizlemek için askeri darbe korkusunu alabildiğine kışkırtıp kendi sivil darbelerini çaktırmadan hayata geçirdiklerini anlatmaya çalışmıştık. Siyasi iktidarı devirmek için güç kullanmak olan cebir şiddet unsurunun tank, top, tüfek, kolordu ordu değil de şu ya bu şekilde, ele geçirilmiş devlet erkinin kullanılmasıyla, “manevi cebir” olarak, tezahür ettiği sivil darbelerin en tehlikeli tür olduğunu Hitler örneğini de vererek anlatmaya çalışmış, tam Cumhuriyet tarihinin darbeler döneminin başlangıcı olarak gösterilen “27 Mayıs”a geldiğimizde yer darlığından durmuştuk.

Bugün kaldığığmız yerden konuyu irdelemeye, Emre Kongar’ın başlığı bile çok kez dile getirilmiş bir gerçeği en isabetli şekilde özetleyen, 8 Ocak tarihli yazısıyla devam edelim. Emre Hoca o yazısında şunları belirtiyordu: “Dünyada eşi görülmemiş bir biçimde İsmet İnönü tarafından Çok Partili Rejim’e geçilip, iktidar seçimi kazanan Demokrat Parti’ye barışçı yolla devredildikten sonra yapılan ilk darbe Menderes’in sivil ‘Tahkikat Encümen’i darbesidir.

Mutlaka okunması gerekli 8 Ocak tarihli yazıda parlamenter sisteminin nasıl 27 Nisan 1960’ta kurulan Tahkikat Encümeni ile sona erdiğini etraflıca anlatılıyor. Bu yazıyı okuduğunuzda da anlaşılacağı üzere, tarih, darbe olayına çağdaş açıdan bakan bir bakış açısıyla yazıldığında konumuzla ilgili bölüm başlığı “27 Mayıs darbesi” değil ama “27 Nisan 1960 darbesi” olacaktır belki de. Ve o zaman 27 Mayıs darbesinin demokratik parlamenter sisteme karşı yapılmış olduğu yalanı bir kez daha çökecektir. Öyle ya Demokrat Partililerin oylarıyla 15 iktidar milletvekiline, idam cezaları da dahil olmak üzere temyizi mümkün olmayan yargı kararı niteliğinde kararlar verme yetkisini tanıyan yasanın kabul edildiği 27 Nisan 1960’ta yıkılmış olan parlamenter rejim darbe yapıldığı zaman yoktu ki darbeyle yıkılmış olabilsin! Daha önce muhtelif vesilelerle belirttiğimiz gibi bu duruma hukukta işlenemez suç denir, tıpkı daha önce kalp krizinden ölmüş birini tabancayla ateş edip öldürmek gibi...

Türkiye’de darbelere doğru bakmaz, süreçteki sivil darbe olayını iyi görmezseniz, 1960’ta yaşananlardan esas 27 Nisan sivil darbesini ıskalar, sonra da 27 Mayıs’ı da yanlış değerlendirir, “27 Mayıs olmasaydı, parlamenter sisteme karşı suç işlenemezdi” gibi afaki ve yanlış hükümlere varabilirsiniz.

Oysa olay çok nettir. Sivil darbe, askerlerin müdahalesinden bir ay önce 27 Nisan 1960’ta yapılmıştır. Nokta!

Bu gerçeğin ilan edilmesi ne Yassıada yargısını aklama anlamını taşır ne de askeri darbelerin çözüm olmadığı gerçeğinin yadsınmasını amaçlar. Amaç yalnızca sivil darbe mekanizmasını açıklamak ve bu konudaki gerçeklerinin üstünün örtülmesini engellemektir.

Buna şiddetle ihtiyaç vardır, çünkü darbeler konusunda sürekli yanlış algıya itilmektedir toplum.

***

Böylelikle sapla saman birbirine karıştırılmakta, yasamanın yok mertebesine indirgendiği, yargının bir yandan kendi içinde egemen ve diğerlerini rakip gören küçük küçük feodal egemenlik parsellerine bölündüğü ama genelde son irdelemede hepsinin yürütmeye daha doğrusu bir kişiye bağlı olduğu, tek adamın devletin tüm erklerini elinde tuttuğu bir vesayet rejimine saplanmış bulunmaktayız.

Bu vesayet cenderesine de “vesayete son veriyoruz!” avazesiyle, gerçek yüzü ustaca gizlenmiş sivil darbelerle itelendik. Şu anda egemen olan rejim de 12 Eylül’ün devamı ve devletin erkini manevi cebir unsuru olarak kullanmış, sivil darbenin ürünüdür.

Sivil darbenin tuzaklarından kaçınamaz örneğin. 15 Temmuz’un, gerçek sivil darbe 20 Temmuz’un hazırlayıcısı olduğunu göremezsek, sivil darbecilerin cenderesinden de kurtulamayız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları