Yeniden Benazir’i düşünmek...

Yeniden Benazir’i düşünmek...

14.12.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Tarihin yeniden kendi akışını değiştirdiği o meşum aralıktayız. Sınırımızda yeni yönetim biçimiyle, yeni bir devlet kurulurken masada hâlâ ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz bir belirsizlik geleceğimizi kuşatıyor. Komşu coğrafyanın diktatörlükten demokrasiye geçemeyişi bu belirsizliği katmerliyor, dahası kimi makalelerde üç parçaya ayrılmış yeni bir Suriye’den söz açılıyor, tehlikeleri ve imkânsızlıklarıyla çok sayıda insanı etkileyecek yeni bir çatışma ortamının olası sancıları üstümüze bir kâbus gibi çöküyor. Savaşın ve yönetim boşluğunun iç çatışmaya kapı araladığı yerlerde ise en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar oluyor. Onların uğradığı ayrımcılık ve şiddet, aklımıza gelmeyecek istismar biçimlerinin çeşitliliğiyle hat değiştiriyor. Dahası Suriye’nin kadınlar açısından yaşama zorluklarıyla dolu yeni bir Afganistan olabileceğine ilişkin şüpheler artıyor. Böyle bir iklimde yeniden Yaşar Seyman tarafından kaleme alınan “Benazir” kitabının sayfaları arasında dolaşıyorum.

*

Benazir Butto, dünyada ilk defa bir İslam ülkesinde, Pakistan’da başbakanlık yapan kadın siyasetçi. Bunun bedelini de, sürgünle, tehditlerle ve sonunda da 2007 yılında Ravalpindi’de katıldığı seçim mitinginden ayrıldığı sırada canıyla ödeyen bir isim. Babası Zülfikâr Ali Butto’nun Ziyaülhak tarafından katledilmesinden sonra, kendisine yapılan onca ikaza rağmen yılmayan, kendi donanımı sağlayan, eğitimini İngiltere’de gerçekleştirip, ülkesinin küllerinden doğması için ısrar ederek vatanına dönen inatçı bir kişiliğe sahip... Yaşar Seyman da çocukluğundan itibaren ülkesi için düşler kuran bu kadının, babası nedeniyle siyasetin ortasında yetişmesini, ülkesinden uzağındaki sürgünlük dönemini, kerelerce öldürülmekten tesadüf eseri kurtulmasını, siyaset için güvensiz bir coğrafyada siyaset yapmak adına imkân bulma ve yol açma çalışmalarını anlatıyor. Bir bakıyorsunuz küçük Benazir’in düşlerindeyiz, bir baba nasihatindeyiz, sonra bir mitingin ortasındayız. Böylesine hızlı yer değiştirmelerle az ve çarçabuk sonlanan bir yaşamın izini sürüyoruz.

*

Peki Yaşar Seyman hiç mi eleştirmiyor Benazir’i? Belli ki onunla günlerce yatıp kalkmış, onunla uyumuş onunla uyanmış, bir siyasetçi kadın olarak yeri geldiğinde  yapılabileceklerini tartmış. Kiminde kızmış, öfkelenmiş. Elbette yeri geldiğinde eleştiriyor. Özellikle Benazir Butto’nun ülkesinde gayet etkili bir siyasal aktörken, “demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştürme mücadelesine ağırlık vermediği” için eleştiriyor. Kadınların sosyal yaşamda öne geçmesi adına radikal adımlar atmadığı için eleştiriyor, ayağına gelen fırsatlarda çekinik davrandığı için eleştiriyor! Mustafa Kemal’in bir erkek olarak kadın mücadelesine sunduklarını, kadınlara eşit hak ve yaşam olanakları vermesini hatırlatırken, bir kadın olarak Benazir’in çekinik kaldığı noktaların altını çiziyor. Böylece yeri geldiğinde kendi ülkemizle de bir karşılaştırma olanağı yapma olanağı buluyoruz. Bütün bunlara rağmen Benazir, kavruk Pakistan topraklarında yaşamı var eden İndüs nehri ile ülkesini yaşanılacak bir ülke yapmaya çalışan, çağdaş ama geleneklerinden uzaklaşmayan bir kadının öyküsünü sunuyor. Bir yandan da Zerdari’ye olan aşkını, ülkesine duyduğu sevgiyi, kendisine altın tepside sunulan yaşamı elinin tersiyle iterek faşist diktatörle cesur hesaplaşmasını anlatıyor bize.  

*

Ancak Benazir’in hikâyesinin başkaca yol açıcı anlamları var: Bugün bir trajediyi yaşayan IŞİD, El Kaide gibi terör örgütlerinin batağında Pakistan, Afganistan ve Ortadoğu’nun hali, bize kadın hak ve özgürlükleri konusunda çok şey söylüyor. Benazir’in böyle bir coğrafyada bir kadın olarak başbakan olması, daha doğrusu olabilmesi direnç ve umut kaynağı olarak duruyor. Kadınların siyasetten el çektirilmesi, ya da siyaset içinde ikinci plana itilmeye çalışılmasına karşı Benazir hâlâ günahlarıyla sevaplarıyla bir kutup yıldızı olarak duruyor. Bugün İran’da kadınlar eylemden eyleme koşmak adına yaşamlarını hiçe sayarken direniyor! Suudi Arabistan’da küçük adımlarla da olsa yeni haklar elde ederken direniyor!  Böylesine acılı bir coğrafyada meta olarak bakılan, köle olarak pazarlarda hâlâ satılan kadınlar direniyor! Savaşın ortasında kimliklerinden dolayı aşağılanan, tecavüze uğrayan kadınlar direniyor! Eve kapatılmaya, sosyal yaşam hakları ellerinden alınmaya kadınlar direniyor! Eğitim eşitliği için kadınlar direniyor!   

 *

Bugün yeniden karmaşanın hâkim olduğu yerlerde, dinbazların baskısı altında ezilen milyonlarca kadın var. Ama buna karşılık isimsiz Benazirler de selamlıyor bizi. Laikliğin ne kadar önemli olduğun farkında olan, ülkelerini belki de yıllar sürecek demokrasi için mücadele edecek bir dolu kadın var karşımızda. Hiçbir şey olmasa bile sadece kadın oldukları için çelme takılmış, buna rağmen düşmemiş, düşse de hemen kalkmasını bilmiş kadınlarımız. Bir değil on değil yüzlerce, binlerce...

*

Çünkü onlar bu dünyayı sevmeye ve katkı sunmaya kimsenin cesaret edemediği yerden başlayanlar. Bizim ısrarımız da bu bilinci genç kuşaklara taşımaktan geçiyor.

Yazarın Son Yazıları

Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025