‘Siz kimsiniz ya!’

29 Mart 2016 Salı

Siz kimsiniz ya, sizin ne işiniz var orada?
Can Dündar ve Erdem Gül’ün duruşmalarını izlemek üzere, Çağlayan’daki “Adalet Sarayı!”na giden ve de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin davanın kapalı görülmesi kararı üzerine izleyemeyen çoğu AB üyesi yabancı ülkelerin diplomatlarına yönelik olan bu sözler Tayyip Erdoğan’a ait.
Anlaşılan Tayyip Bey duruşmayı izlemeye kalkan diplomatlara çok kızmış, verip veriştiriyor:
- Yahu diplomasinin de bir adabı var. Burası senin ülken değil, burası Türkiye. Sen konsolosluk binası ve konsolosluk sınırları içinde hareket edebilirsin. Diğerleri izne tabidir.
Sayın Cumhurbaşkanı bir nokta dışında her konuda yanılıyor.
Haklı olduğu husus, buranın o konsolosların ülkesi olmayıp Türkiye olduğudur.
Ve bütün mesele de zaten oradan kaynaklanıyor. Yani eğer burası Türkiye olmasaydı, bütün bunlar olmayacaktı. Gerçekten de normal bir ülkede yabancı konsolosların, grup halinde iki gazetecinin duruşmasını izlemlerine tanık olunmaz.
Olunmaz çünkü Türkiye ve benzeri ülkeler dışındaki normal ülkelerde bu tür bir dava olması düşünülemez bile.
Onun dışında, Sayın Cumhurbaşkanı’nın her söylediği yanlıştır.
Konsoloslar, görevli oldukları ülkelerde, herhangi bir ön izne tabi olmadan diledikleri gibi gezebilirler. Bu arada, ilgilerini çeken duruşmaları da izleyebilirler.

***

Diplomatların bir yerden bir yere giderken, ev sahibi ülkelerin yetkililerinden izin almaları zorunluluğu soğuk savaş yıllarının demirperde ülkelerinde kalmış bir uygulama olarak tarihe karışmış bulunmaktadır.
Konuyla ilgili Viyana Sözleşmesi’nin 3. maddesi d bendi diplomatik misyonların görevlerini sayarken şöyle der: “Yasal imkânlarla, kabul eden devletin durumunu ve gelişmelerini tespit etmek. Bunlar hakkında gönderen devlet hükümetlerine bilgi vermek”. Görülüyor ki, diplomatlar basın özgürlüğünü yakından ilgilendiren duruşmayı izlemek hakkına sahiptirler ve Tayyip Bey’in çıkışları boşlukta kalmaktadır.
Asıl orada ne işiniz var diye sorulması gereken, duruşmada müdahillik talebi mahkeme tarafından kabul edilen Tayyip Bey’dir. Gerçekten, Sayın Cumhurbaşkanı’nın müdahil olarak o davada ne işi var? Makam olarak, Cumhurbaşkanlığı makamının o davada işi olamaz. Kişisel olarak da müdahalesine hukuk devletinde imkân bulunmadığına göre, bu durumda biri çıkıp şu soruyu sorsa sezadır:
- Siz onları bırakın da Sayın Erdoğan, müdahil olarak o davada ne işiniz vardı?
Bu noktada sıkça düşülen bir yanlışı gidermek için aşağıdaki soruya açık yanıt vermek gerek:
- Bu davayı izlemek ve görüş bildirmek Türkiye’nin içişlerine müdahale sayılır mı?
Sorunun açık ve net yanıtı “hayır”dır.

***

Artık hiçbir devlet için insan hak ve özgürlüklerine saygı bir “iç iş” değildir.
Hiçbir devlet, hiçbir siyasetçi, “yurttaşlarının temel hak ve özgürlüklerine saygı göster!” diyen birine, velev yabancı bir devlet ya da kişi olsun, şu yanıtı veremez:
- İster hapsederim. İster işkence ederim. İster asarım. Sen kim oluyorsun yahu!
Çünkü insanın insan olması dolayısıyla, sahip olduğu temel hak ve özgürlükler, insanlığın, uygarlığın ortak mameleki durumuna gelmiştir.
İnsanlık 20 . yüzyılın üçüncü çeyreğinde 1 Ağustos 1975 tarihinde 33 Avrupa ülkesi ve ABD ile Kanada’nın imzaladıkları Helsinki Sonuç Bildirgesi ile bu kuralı evrensel olarak tescil etmiştir.
Ve o tarihten itibaren, Türkiye dahil o belgenin altında imzası bulunan ülkelerden hiçbiri insan haklarına saygı göstermeyebileceğini ileri süremez.
Artık altın kural şudur:
Söz konusu temel hak ve özgürlüklere saygı olunca kimse “bu benim iç işim” demek hakkına sahip değildir.
Biri böyle bir şey söylemeye kalkarsa uyarırlar:
- Sen hangi devirde yaşadığını sanıyorsun kardeşim?
Hatta, kimileri daha da ileri gidip sorarlar:
- Sen kimsin yahu!
İşte o zaman, gel de kim olduğunu anlat bakalım, anlatabilirsen!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları