1992 yapımı bir Amerikan filmidir ‘Birkaç İyi Adam’.
Tom Cruise’un canlandırdığı efsanevi donanma
avukatı Daniel Kaffe’nin öyküsünü anlatır bu eser;
Jack Nicholson ve Demie Moore’un katkıları
sayesinde bir önceki yüzyılın önemli yapıtlarındandır.
***
Gelelim konumuza; malum şu sıralar Türkiye, çok
önemli spor organizasyonlarına ev sahipliği yapıyor.
Ataköy’deki WTA Kadınlar Tenis Şampiyonası, 17
Kasım’daki İstanbul Maratonu ve kasım ayı başında
Antalya’da gerçekleşecek Turkish Airlines World Golf
Final gerçekten ünü bizim coğrafyayı aşan turnuvalar.
Bir olimpiyat değil elbette ama en az onun kadar
dünyada ses getirecek organizasyonlar olduğu da
yadsınamaz bir gerçek.
Serena Williams, Azarenka, Kvitova,
Radwanska’nın İstanbul’da raket sallaması, tüm
dünya basınının ilgisini İstanbul’a çekmiş durumda.
Emin olun ki L’Equipe’inden, The Guardian’ına,
New York Times’tan, Liberation’una kadar önemli
yayın organları, TEB BNP PARİBAS İSTANBUL diye
günlerce bangır bangır yayın yapacak.
Keza, Vodafone’un sponsorluğunda bu yıl ‘İstanbul
Maratonu’ adını alan namı diğer Avrasya da, Türk
sporunun sesi olacak kasım ortasında. ‘Altın yarış’
tacını taktıktan sonra dünyaca ünlü maratoncuların
‘vazgeçemediği’ parkur haline gelen geleneksel koşu,
sadece yüz bini aşkın İstanbullu sporseverleri değil,
20 bine yakın yerli - yabancı profesyonel atleti de
bünyesine çekecek.
Ve Antalya’daki Turkish Airlines World Golf Final...
Gerçekten müthiş bir organizasyon. Tiger Woods
ve ‘saz arkadaşları’ Antalya’daki bu turnuvaya göre
düzenliyorlar yarış takvimlerini. Şimdi sevin, sevmeyin
Tiger Woods, golfün ‘Maradona’sıdır. Ve onun geldiği
her organizasyon dünya devlerinin ilgisini çeker.
Dünya devi derken! Örneğin Monaco Prensi Albert.
Geçenlerde Ali Kiremitçi’yi yakalamış Fransa’da,
“Türkiye’de neler oluyor? Tiger (Woods) üst üste
bir ülkeye gidiyorsa orada mutlaka golf devrimi
yaşanıyordur, siz Türkler golfte bizi geçeceksiniz bu
gidişle” demiş. Telefon açtım, Golf Federasyonu
Başkanı Ahmet Ağaoğlu’na sordum konuyu.
Doğruladı: “Evet, dünya gerçekten Türk golfünü
konuşuyor” dedi. Bu arada Prens Albert’in Uluslararası
Olimpiyat Komitesi IOC’nin en sözü geçen üyelerinden
biri olduğunu da anımsattı... Görüldüğü gibi Türk
sporunda ‘Birkaç iyi adam’ var ki yukarıda saydığım
3 organizasyon bizim topraklarda gerçekleşiyor. Ve
inanın,Türk sporunu yönet(emey)en ekibin yerinde
olsam, etrafımdaki tüm ‘danışman - akil abi grubu’nu
hemen dağıtır, bu isimlerden “Taşın altına elinizi sokun
lütfen” ricasında bulunurum.
Yeri gelmişken kim mi bu ‘iyi’ adamlar ve kadınlar?
TEB’den genel müdür yardımcısı Gökhan Mendi,
marka sorumlusu Zeynep Demirkol, İstanbul
Maratonu’ndan Alpaslan Baki Ertekin, Münir Yaraş,
Deniz Adar, Reştan Özat, Veli Ozan Çakır, Golf
Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun adlarını bir
çırpıda sayabilirim. Sayarım da Spor Bakanımız Suat
Kılıç bu isimlerden niye uzak durur, onu bilemem!
Görüldüğü gibi sporu, ‘spor ruhunu’nu bilenler
yönettiği zaman Türkiye dev ölçekli işlere imza
atıyor. Ama bu projelerin kilit oyuncuları ne yazık ki
olimpiyat tanıtımı gibi hayati işlere ‘yaklaştırılmadı’
bile. Çok kısa bir anımsatma; Buenos Aires’te ‘ses
getirdiği’ söylenen ama IOC üyelerinin “turistik tanıtım
yapmışlar” diye eleştirdiği meşhur kahve - lokum filmi
var ya? O yapıtı yukarıdaki şu 3 organizasyon üzerine
kursak, en azından Prens Albert ile beraber golf ve
tenis tutkunlarının oylarını alırdık... Ama işbaşındaki
arkadaşlar, ‘sporu da iyi bildikleri’ için şimdilik sadece
bu organizasyonlarla idare etmek zorundayız!