Gece-kondular, gökten-kondulara karşı
Ayşen Eren
Son Köşe Yazıları

Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

22.08.2014 13:40
Güncellenme:
Takip Et:

Dağ yamaçlarına, dere kenarlarına, kendilerine yer açabildikleri alanlara kurulmuşlardı. Hazine arazilerine gece kondukları için bazılarının acele yapılmış, derme çatma görünüyorlardı. Plansız yapıldıkları için yolları düzensizdi. Ama insani boyutlu idiler. Komşularına yük olmadılar. Köyden kente göçün ürünüydüler. Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi. Verilen sözler ya geç tutuldu veya unutuldu. Uzun süre temel belediye hizmetleri alamayanlar oldu. Yıldızları bir parladı, bir söndü. Fakat hep politikaların oyuncağı oldular.

Gece konular şehirlerin yatay büyümesine neden oldu. Şehir sınırlarını zorlayarak genişlettiler. . Binalar bir veya iki katlı ve genelde bahçeli olduğundan birim alana düşen insan sayısı insani ölçüde kaldı. Ormanlar ve su havzaları gibi ekolojik sürdürülebilirlik için önemli alanlar üzerinde baskı oluşturacakları düşünülse de bu baskıyı yaratan yerel yönetimlerin gece kondulara bir havuç bir sopa gösteren ilkesiz politikaları oldu.

Onlar çok katlıydılar. Cüsseliydiler. İnsanın üstüne üstüne gelen, tepesine yıkılıverecek gibi duran bir halleri vardı. Şehirlerin en kalabalık, yerleşimin en yoğun olduğu semtlerine kurulmaya başladılar. Bazıları şahıs arazilerine bazıları belediyelerin arazilerine inşa edildiler. Bazıları inşa edilsin diye kanunlar çıkarıldı. Gökten kondukları için çevreleriyle uyumsuzlardı. Bir kere boyları çok yüksekti. Cücelerin yanındaki devler gibiydiler. Nereden çıktı bu dedirten bir halleri vardı. Planlı gibi görünmelerine rağmen plansız yapılmışlardı çünkü en azından trafiği felç edebiliyorlardı. Tapulu olmaları dışında varlıkları sorun kaynağı idi. Hem komşularına hem devlete hem belediyeye ek külfetler getirdiler. Aylarca süren inşaatları sırasında komşuları toz içinde kaldı. Sürekli yanan lambaları ile geceyi gündüze çevirdiler, gecenin karanlığını özlettiler. 7 x 24 çalışıp çıkardıkları gürültü ile komşularını uykusuz bıraktılar. On kat yerin altına bina yapacağız diyerek aylarca kayaları kırdılar, belki komşu binaların zeminine zarar verdiler. Onlarca kat yukarı çıkıp pek çok binanın önünü kapattılar. Bütün cüsselerine rağmen zavallıydılar, çünkü elektriksiz yaşayamıyorlar. Havalandırma için elektrik, su pompalamak için elektrik, yiyecek ve eşya taşımak için elektrik, katlar arasında gidip gelmek için elektrik. Gökten konduların içini de aydınlatmak gerekiyor. Yine elektrik. Gökten kondulardaki her evin elektrik giderini gece konduların ki ile karşılaştırsak sonuç ne olur sizce? Havayı da kirletiyorlar. Çünkü gökten konduların civarında trafik artıyor ve yoğunlaşıyor. Dar alanda yoğun araba kullanımı bölgesel hava kirliliği yaratıyor. Devlet ve yerel yönetim politikalarının gözbebeğiler. Onlar için şartlar uygun hale getiriliyor, çoğalıp büyümeleri için olanaklar tanınıyor.

Gökten kondular şehirlerin dikey büyümesine neden oluyor. Dar alanlara çok katlı inşa edildikleri için birim alana düşen insan sayısı insani ölçüde değil. Bin, iki bin, be şbin, yani neredeyse bir kasabaya yakın nüfusları var. Belediye kanunu belediye kurulması için asgari nüfusu beşbin olarak belirlemiş. Yani gökten konduların bazıları belediye olabilecek kadar kalabalık. Her birinin nüfusu beş yüz üstü olduğu için zaten mahalle kabul edilebilirler. İri, şişman ayağını Külkedisinin minik zarif bir ayakkabısına zorla sığdırmaya çalışan üvey annenin öz evladı gibiler. Ayakkabıyı zorla giyseler bile uzun süre ayaklarında kalamayacak, kalsa da sürekli rahatsız edecek.

Evimin bir yanı eski gece kondu mahallesi. Diğer yanına yeni bir gökten kondu yapılıyor. Açılan alana baksanız bir gök taşı düşmüş zannedersiniz. İnsanı ürkütecek kadar geniş ve derin. Buradan kazılıp çıkarılan tonlarca toprağın nereye yığıldığı ayrı bir merak konusu. “Merkezinde insan” denilerek tanıtılıyor fakat bahsettikleri merkezde biz komşuların olmadığı kesin. İnşaat sırasında kaldırımlarımızı gasp ettiler. Şimdi yollarımızın düzenini değiştirip, trafiği artırıyorlar. Toz, gürültü ve yoğun kamyon trafiğinden muzdarip olduk. Henüz yapım aşamasında bu kadar rahatsızlık veren bir gökten kondu yapıldıktan sonra bizim yaşam kalitemizi daha ne kadar düşürür tahmin etmek güç değil. Bize beş bin yeni komşu geliyor. Açılacak otel, rezidans ve alışveriş merkezi ile bu sayı yedi bini bulabilir. Gelecek araba sayısı tahminimce iki binden az olmayacak. Bu yollara büyük yük getirecek. Yedi bin kişi için su sistemi, atık su sistemi, doğal gaz sistemi, elektrik sistemi, telefon sistemi, cep telefonu sistemleri kurulacak. Bizim mahallede çalışmalar yapılacak. Daha çok çukurlar kazılacak, yollar kapanacak ve hayatımız altüst olacak. Peki bu yeni nüfus için yeşil alan bırakılması gerekmez mi? İstanbul’da kişi başına düşen ortalama yeşil alan 7 m2. 49bin m2 yeşil alan nerede? Böylesine büyük ölçekli bir bina kompleksinin, hem fiziksel hem sosyal olarak çevresine vereceği etkilerin incelenmesi ve biz komşulara sorulması gerekmez mi? Yani ÇED gerekmez mi? “ÇED gerekmez” raporu Nisan 2012’de verilmiş ve belediye ruhsatı hiç gecikmeden bir ay sonra tahsis etmiş. Aynı tarihlerde gök taşı çukuru çoktan açılmıştı. Bu nedenle bu heyyula bina kompleksine gökten kondu tanımı çok uyuyor.

Dikkate alınmayan önemli bir nokta şu ki gökten kondular ne komşularını ne de içinde yaşayanları memnun edecek. Çünkü, sürdürülebilir şehir tasarımının en önemli kriterlerinden biri insani ölçek ve gökten kondular bu kritere uygun inşa edilmiyorlar. Hem karbon ayakizleri hem ekolojik ayak izleri çok büyük. İnsan doğasına uygun da değiller. Sürdürülebilir kentler için, varolan, kentin orman ve su kaynağı gibi yaşam alanları dışında kalan gece kondu alanları, yüksek kat çıkılmadan, yeşillikler korunarak yenilenebilir. Buralarda yaşayanlar tapu sahibi olmadan devlete veya belediyeye kiracı olabilirler. Bu model ile insanların barınma hakları tanınırken, şehirlerin yatay ve dikey büyümesi kontrol altına alınabilir ve sürdürülebilir kent idealine bir adam yaklaşılır.



Yazarın Son Yazıları

Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

"Allah tam anlamıyla 'çevre'mizder." Seyyid Hüseyin Nasır

Devamını Oku
28.11.2014
Bir Müzenin Vatandaşlık Üzerine Anlattıkları

Amerika seyahatimde ‘Birmingham Civil Rights’ enstitüsünün müzesini gezme imkanı buldum. Bu müzenin anayoldan yönlendirme levhalarından tutun şehrin içindeki konumuna, girişteki müze memurlarının her ziyaretçiye yaptığı uyarıdan aktardığı tarihi olaylara kadar anlattığı o kadar çok öykü var ki.

Devamını Oku
31.10.2014
Organik Etiket Yeterli mi?

Dünyanın sağlığı bozulurken ben ‘organik’ beslenerek sağlıklı kalabilir miyim? Bu noktada satın aldığımız yiyecekten ‘emin olmak’ yeterli olmuyor, yiyeceğin en kısa mesafeden soframa gelmesi yani üreticinin yerel olmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu bağlamda üreticinin kullandığı girdileri de yerelden sağlaması önem kazanıyor.

Devamını Oku
30.09.2014
Kendi imgesinden bir dünya yaratmak

Eğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım Amerika Birleşik Devletleri’ni yaklaşık 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlüklerde değişti.Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki Amerika Birleşik Devletleri giderek ‘Varlık İçinde Yokluk Yaşayanların Ülkesi’ ne dönmüş.

Devamını Oku
01.09.2014
Nasıl seçmeli?

Michael Schulson tarafından kaleme alınan ¨Nasıl Seçmeli?¨ başlıklı yazı şu cümle ile başlıyor, ¨Mantığınızın yararsız olmanın da ötesinde hiç işe yaramaz olduğu durumlarda, bazen en mantıklı seçim karanlığa rastgele atış yapmaktır¨.

Devamını Oku
24.08.2014
Kırsal Yaşamın, Küçük Çiftçiliğin Savunucusu Wendell Berry

Amerikalı yazar, şair, çiftçi, küçük çiftçi hakları savunucusu ve çevre aktivisti Wendell Berry’i tanımam tesadüfen oldu. Yale Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir sohbet toplantısı için geldi. Toplantı şehrin en büyük salonunda düzenlendi. Dinleyiciler binanın girişinde upuzun bir kuyruk oluşturdu, salon tıklım tıklım doldu.

Devamını Oku
24.08.2014
Tamam mıyız?

Gezi olayları ile başlayan halk hareketi 17 Aralık 2013’de ülkeyi sarsan rüşvet skandalı nedeniyle büyüyerek devam ediyor. Bu ikinci dalga ilkine göre daha yaygın, güçlü ve Türkiye demokrasi tarihinde önemli ve farklı bir yeri var. 30 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Gezi kamusal hareketini ve Türkiye demokrasisini John Dewey ile okumak ve irdelemek istedim.

Devamını Oku
24.08.2014
Kentsel dönüşüm mü? yoksulların mülksüzleştirilip şehir dışına itilmesi mi?

“Kentsel Dönüşüm” projeleri kötüye giden ekonomileri, zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine devlet eliyle geçici olarak canlandırma projeleri. Bu projeleri incelerken sorulacak anahtar sorular, “Kim Kazandı? Ne Kazandı? Kim Kaybetti? Ne Kaybetti?” Nevşehirli teyzenin anlattıkları, cevapları bulmamız için bize yeterli ipucu veriyor.

Devamını Oku
24.08.2014
Bilim iktidar ile çelişirse...

2012 yılında kamuoyuna yansıyan üç vaka, post-yapısal bir yaklaşımla “İktidar bilgiyi neden değersiz kılmaya çalışıyor?” sorusunu sormamızı gerekli kıldı.

Devamını Oku
24.08.2014
“Allah tam anlamıyla “çevre”mizdir.”

Doğu Karadeniz bölgesinde HES’lere, Gerze’de termik santrala, Kaz Dağlarında maden şirketlerine karşı verilen mücadeleler gibi sesini duyurabilmiş mücadelelere din adamları ve İlahiyat fakültelerinin hocaları neden ilgi göstermez ve halkın yanında yer almaz?

Devamını Oku
24.08.2014
Davıd Harvey’den kapitalizmle mücadele formülü

Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.

Devamını Oku
24.08.2014
Yaşamı savunmalıyız!

Doğa Derneği’nin Damocracy* İnsiyatifi ile organize ettiği Dünya Nehirler Konferansı Güney Amerika’da Amaxon Xingu nehri, Arjantin’de Mapuçi nehirleri, Ortadoğu’da Dicle, Afrika’da Turkana Gölü kıyısında yaşayan ve büyük barajlara karşı mücadele edenleri bir araya getirdi.

Devamını Oku
22.08.2014
Yeni kavramlar, farklı yorumlar

Amerikan Coğrafyacılar Birliği’nin 109 yıldır düzenlediği ve altı binden çok sunum, poster sunumu, çalıştayın yapıldığı yıllık toplantıda coğrafya, sürdürülebilirlik ve Coğrafi Bilgi Sistemleri konusundaki teorik ve uygulama çalışmaları yer aldı.

Devamını Oku
22.08.2014
Bir göl, bir nehir, bir şehir

Bir ramsar alanı olan “Burdur Gölü”

Devamını Oku
22.08.2014
Ekoloji demokrasisi

Bir AVM’nin bir mahalleden daha fazla elektrik tükettiğini biliyor musunuz? Yani bir yandan Hasankeyf’e, Loç’a baraj yapılmasın derken diğer yandan AVM’ye karşı çıkabilmenin göz önüne alınması gerekir. AVM’ler enerji emicidir.

Devamını Oku
22.08.2014
Gece-kondular, gökten-kondulara karşı

Onlar tek katlıydılar, bahçeleri vardı.Devlet politikalarının eseriydiler. Seçimlerde politikacıların göz bebeğiydiler. Yıllar boyu yerel ve genel seçimler öncesi oy toplamak isteyenlerin ziyaret edip sözler verdiği yerlerdi...

Devamını Oku
22.08.2014
TAKSİM GEZİ: Park Savunmasından Toplumsal Harekete

Değişiyor, tazeleniyor, canlanıyor ve soruyoruz: Nasıl yaşamak istiyorum? Nasıl bir ülkede yaşamak istiyorum? Yaşadığım ülke nasıl yönetilsin istiyorum? Ülke yönetiminde nasıl bir rol almak istiyorum?

Devamını Oku
22.08.2014
Çıralı'da neler oluyor?

Caretta caretta’ları, tarihi ve doğal zenginlikleri, eşsiz plajı ile dünyaca ünlü sakin, sessiz Çıralı, geçtiğimiz günlerde köylülerin yaptığı eylemler ile manşetlerdeydi: “Çıralı’da Halk Dört Gündür Ayakta ve Çıralı’yı Beklemeye Devam Ediyor”

Devamını Oku
20.08.2014