Barış Doster

Ekonomi nasıl düzelir?

23 Ekim 2021 Cumartesi

Merkez Bankası, politika faizini indirince, Türk Lirası, dolar karşısında daha da değer kaybetti. Dolar, 9.5 lirayı geçti. Bunun üzerine iş dünyasından “endişeliyiz” sesleri geldi. İktidar partisi içinden de ekonomi yönetimine ilişkin kimi eleştiriler yansıdı medyaya.  

İşsizliğin, hayat pahalılığının, enflasyonun mutlaka seçmen tercihlerine yansıyacağı düşünüldüğünde, iktidardaki endişeyi de iktidardan yakın zamana dek çok memnun olan iş dünyasındaki kaygıları da anlamak mümkün. Ne de olsa özelleştirmelerle, ücretleri baskılayarak, emeğin örgütlenmesini zorlaştırarak, sermayeyi kollayarak, kamu kaynaklarını, doğayı, çevreyi, yeşili, akarsuları, sahilleri hep sermaye lehine kullanarak oluşturulan düzenin devamını ister iş dünyası, sınıfsal çıkarı gereği.  

Peki, geniş halk kesimleri açısından, emekçiler, emekliler, öğrenciler, işçiler, memurlar, ücretliler açısından, dar gelirliler, yoksullar açısından, çiftçiler, köylüler açısından durum nasıl? Yüksek döviz, yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yüksek dış borç sarmalı, nasıl etkiliyor onları?  

Bu sorunun yanıtı belli: Ne TÜSİAD’ın geçen günlerdeki açıklamasının ne Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin (TOBB) dünkü açıklamasının anlamı var. Gecikmiş de olsa ses çıkarmaları, kimseyi ikna edemiyor. İktidarı bunca yıl destekledikten, iktidarın politikaları sayesinde bunca zenginleştikten sonra yaptıkları eleştiriler, karşılık bulmuyor.  

ÇÖZÜM: KAMUCULUK, PLANLAMA, ÜRETİM EKONOMİSİ  

Ekonomiye ilişkin birkaç bilgi verelim.  

1986 - 2020 arasındaki 70 milyar dolarlık özelleştirmenin 62 milyarı AKP döneminde yapılmış. Yani iktidar, dış borç almış, yabancı sermaye gelmiş, dışarıdan sıcak para girişi olmuş. Bunların toplamı, Cumhuriyet tarihi boyunca tüm önceki iktidarlar döneminde gelenlerden fazla. Bunlara özelleştirme geliri de eklenince, sonuç ne olmuş? Kaynaklar üretime, ihracata, istihdama yansımış mı? Hayır. Sonuçta halen orta büyüklükte bir ekonomiyiz. Tedarikçi ekonomi olarak öne çıkıyoruz. Orta gelir tuzağına saplanmış kalmışız.  

Dış borç, 450 milyar dolar dolayında. Ekonomik büyüklüğümüz ise 800 milyar dolara yakın. Bu nedenle, önümüzdeki yıl G20 liginden düşme ihtimalimiz hayli yüksek. Gelir dağılımı eşitsizliğinde ise ilk beş içindeyiz OECD ülkeleri arasında.  

Tarımda da durum kötü. Öyle ki Türkiye, Rusya’nın Çin’den sonra en büyük tarım ürünleri ithalatçısı oldu. Çin, 1.9 milyar dolar, Türkiye ise 1.5 milyar dolarlık tarım ürünü ithal ediyor Rusya’dan. Türkiye’yi 974 milyon dolarla Kazakistan takip ediyor. 2002 yılında 27 milyon hektar olan tarım arazisi, 2019’da 23 milyon hektara gerilemiş. Çiftçi sayısı azalmış. Tarıma destek etkisiz, yetersiz.  

Şunu görmek gerekiyor: Ekonominin, siyasi istikrarla, demokrasiyle, hukuk devletiyle yakın ilişkisi var. Üretim ekonomisine, planlamaya, kamucu politikalara, bütüncül kalkınmaya yönelmek de zorunlu. Ehliyet, liyakat, şeffaflık, hesap verebilirlik de şart. Bunlar olmazsa, çıkış yolu bulmak olanaksız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları