Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye, bu göçü kaldırabilir mi?
Türkiye; resmi verilere göre sayıları 3.6 milyon olan, pek çok uzmana göre ise 5 milyonu aşan geçici koruma statüsüne sahip Suriyeli sığınmacıya ek olarak sayıları hızla artan Afgan sığınmacıları konuşuyor son haftalarda. Görünen o ki bu konu önümüzdeki günlerde daha da çok konuşulacak. Çünkü hem muhalefetin konuya ilişkin duyarlılığı artıyor hem de iktidar partisine oy veren seçmenlerin bu konuda partilerine yönelik tepkisi yükseliyor. Ama asıl önemlisi, toplumun bu konudaki duyarlılığı. Artan yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı da bu duyarlılığı ve tepkiyi besliyor kuşkusuz.
Türkiye’ye yönelik sığınmacı akınını, demografik yönüyle, toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik boyutlarıyla, güvenliğe ve diplomasiye olan etkileriyle tartışırken pek çok dış politika, ulusal güvenlik, uluslararası ilişkiler uzmanı, şu soruyu soruyorlar: Türkiye, acaba stratejik göç mühendisliğiyle mi karşı karşıya? İstanbul milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, geçen yıl bu adla bir kitap da yazdı. Üzerinde durulması gereken bir soru.
Göç, şüphesiz karmaşık, çok nedenli, çok boyutlu bir olgu. İşin elbette insani, vicdani, ahlaki boyutları var. Coğrafyayla, dış politikayla, iç siyasetle, güvenlik stratejileriyle, ekonomik tercihlerle, ucuz emek ihtiyacıyla, sanayi kapasitesiyle, nitelikli işgücü gereksinimiyle de yakından ilgili kuşkusuz. Tüm bunları yakından, derinden etkiliyor çünkü.
Türkiye de coğrafyasından ötürü, komşuları açısından, bölgemiz itibarıyla yoğun göç alan bir ülke. Suriye’den Afganistan’a, Afrika’dan Orta Asya’ya dek, dünyanın çok farklı coğrafyalarından sığınmacı akınına uğruyor. Ülkemizde milyonlarca yabancı kaçak olarak yaşıyor, çalışıyor. Öyle ki sayıları 8 milyonu buluyor. Bu, Türkiye’nin kaldırabileceği bir yük değil, devlet kapasitesinin sınırlarını aşıyor. Ülkemizi her açıdan yoruyor, yıpratıyor.
GÖÇ GEÇMİŞİMİZDEN DERS ALMALIYIZ
Türkiye; hem göç alan hem göç veren bir ülke. Doğu’dan ve güneyden gelenlerin, Batı’ya ve kuzeye giderken bir durak, geçiş noktası olarak gördükleri bir coğrafya. Bu konuda deneyimli bir devlet. Cumhuriyet öncesindeki göç tecrübemiz de oldukça zengin. Osmanlı Devleti; 1492’de İspanya’da engizisyondan kaçan Yahudilere kapılarını açmış. 1800’lü yılların ortasında, kendisine sığınan Macarları ve Polonyalıları bağrına basmış. Bolşevik Devrimi (1917) sonrasında, Rusya’dan kaçanları misafir etmiş. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra da çok göç almış, çok göç vermişiz. Yani, bu konuda deneyimli, hazırlıklı, örgütlü olmamız gerekiyor.
Peki ya öyle miyiz? Değiliz.
Neden?
Çünkü iktidar, plan yapmayı sevmiyor. Geçmiş deneyimlerden ders almak şöyle dursun, bu tecrübeyi reddediyor, küçümsüyor. Dış politikada ilk düğmeyi yanlış ilikliyor. Yaşadığımız coğrafyada göçün, sığınmacı akınının en büyük sebebi olan ABD emperyalizmine ilişkin ezberini bir türlü bozamıyor. Batı’nın, Türkiye’yi göçmen deposu, sığınmacı kampı olarak görmesine karşı gerekli adımları atamıyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Bir acayip Türkiye hikâyesi
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Kılıçdaroğlu'ndan Özel'e 'Suriye' yanıtı
- Başkan Özarslan’dan açıklama
- Bu kebapçılara dikkat!