Faşistler uzaya uçtu da neden tutunamadı?
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Faşistler uzaya uçtu da neden tutunamadı?

11.02.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Boğaziçi Psikoloji’ye Türkiye 20.’si olarak girdim. Sinirbilim alanında uzmanlaşarak Alzheimer ve otizm alanında çalışmak istiyorum.

Boğaziçi İktisat’a Türkiye 3.’sü olarak girdim. Türkiye’de kadın istihdamını artırmaya yönelik çalışmalar yapmak hayalimdi.

Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliği’ni ilk bine girerek kazandım. Bir kadın mühendis olarak kendimi yetiştirmek istememdeki en temel motivasyonum, doğduğum topraklara yazılım ve teknoloji alanlarında fayda sağlayabilmek.

Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin uzay programını anlatırken, sosyal medyada Boğaziçili öğrencilerin yurtsever hayallerini anlattığı videosu dolaşıyordu. Hepsi kırgındı. Nasıl olmasın? Yıllarca çalışıp derece ile sınavı kazanmışlardı. Ancak üniversitenin tepesine çıkmak için çalışmak değil, “adamı olma”nın yettiğini görmüşlerdi.

Sitem ediyorlardı: “Artık ülkemde dinlenmediğimi ve istenmediğimi hissediyorum.”

Bu basit cümle, aslında çok tehlikeli gidişatı simgeliyor. Birçok ülkenin yaşadığı yıkım hikâyesini içinde taşıyor.

Bir yandan uzay geyiklerinin öte yandan istenmiyorum videolarının paylaşıldığı o gece, elimde üstü pasaport kaplı bir kitap vardı. “Göçmek Ne Garip Şey Anne” adlı kitabı, önce göçen sonra geri dönen bir gazeteci, Filiz Yavuz yazmıştı. Son dönem artan şekilde “valizini toplayıp gitme” olayını kendi deneyimleriyle anlatıyordu.

TÜRKİYE’NİN ‘KAFALARI’ GİDİYOR

Bir bina yıkılır, yeniden yaparsınız. Bir kamyon devrilir. Tamir edersiniz. Depremler atlatılır. Seller kurutulur. Ama bir ülkenin yetiştirmek için en az 20 yılını harcadığı birikimi kaybederseniz yerine ancak insan görünümlü karton heykeller koyarsınız.

Göç elbette yeni değil. O fotoğraflar nasıl unutulur! 2. Dünya Savaşı’nın ardından yıkılmış Almanya’nın işgücü açığını, Anadolu’nun cüsseli emekçilerinin kaslı kolları karşılamıştı. Şimdiki ise biraz daha farklı. Önceki Meclis Başkanı’nın övünerek “O kadar elemanımız yetişti ki artık dünyaya beyin ihraç ediyoruz” dediği şeyi yaşıyoruz. Bu kez kafalar gidiyor.

Filiz Yavuz’un kitabındaki rakamlara bakıyorum…

OECD raporuna göre, 2011’de gelişmiş ülkelere göç eden yüksek eğitimli Türklerin sayısı, 10 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında yüzde 83 artmıştı.

Sadece iş değil, herkes bir yolunu buluyor. İngiliz İçişleri Bakanlığı’nın 2016 yılı haziran verilerine göre, kısa süreli öğrenci vizelerinde yüzde 28 oranında artış yaşandı. Sürpriz değil, bu artışın yüzde 40’ını Türklerin başvuruları oluşturuyordu. Elbette dil öğrenmek yeni bir hayat kurmanın ilk bahanesiydi.

Türkiye’de bir şeylerin değiştiği her yerden hissediliyordu. 2016’da Türkiye’de 540 kişi beyin göçü kapsamında Hollanda’ya yerleşirken 2017’de sayı 780’e, 2018’de 1000’in üstüne çıktı.

Yabancı uydurması değil. Türkiye’nin “kafaları”nın gidişini Türkiye’nin resmi rakamları da doğruluyor. TÜİK’in göç istatistiklerine göre 2017’de Türkiye’den göç eden kişi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 42.5 artarak 253 bin 640’a ulaştı. Aynı verilere göre artış 2018’de de sürdü, 323 bin 918 insan daha ülkesine veda etti.

Almanya İstatistik İdaresi 2018’de Türkiye’den Almanya’ya 40 bin 561 kişinin göç ettiğini raporladı. “Her ülke vardır” demeyin. Aynı yıla ait net göç sayısına bakılınca, Türkiye, AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada.

GİDEN DÖNMEK İSTEMİYOR

Sadece Türkler için değil. AKP’nin AB ile yaptığı en kirli anlaşmalardan biri olan “mülteci anlaşması”nı nasıl özetlersiniz? Elbette, yetişmiş insan gücünü temsil eden mültecilerin Avrupa’ya verilip “istenmeyenlerin” Türkiye’ye iade edilmesiyle.

Tehlikenin aşağı yukarı devlet de farkında. Ama sorunun sinek değil, bataklık olduğunu haliyle itiraf edemiyor. Türkiye’den Batı’ya doğru akan beyin göçünü tersine çevirmek için “dolgun maaşlı teklifler” içeren resmi çalışmalar yapılıyor. Ama sorun çözülmüyor. IEFT’nin Şubat 2019’da açıkladığı verilere göre, “eğitim” gerekçesiyle yurtdışına giden gençlerin yüzde 72’si, ne olursa olsun bir daha Türkiye’ye dönmek istemiyor.

Neden dönmüyorlar” diye kızabilirsiniz. Ama Boğaziçi’ne bakın durumu anlayın. Hayır, sadece AKP’li politikacının rektör yapılması değil. Hani rektörün akademik tezi intihal çıktı da günlerce konuştuk ya. Çok değil, birkaç yıl önce, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (BEPAM), Türk eğitim sistemi için bir rapor hazırladı. Bunun için, 2007-2016 aralığında yazılmış, 470’i yüksek lisans, 130’u doktora olmak üzere 600 tezi inceledi. Tezlerin yüzde 34’ünde “ağır intihal” yani “fikri hırsızlık” tespit etti. Akademideki intihal sorununu çözmeye çalışan üniversitenin başına, intihalli taze profesör tepeden atanarak “sorun çözüldü”!

NAZİLER UZAYA ÇIKTI DA TUTUNAMADI

Aslında bir zamanlar her şey tersi haldeydi. 1930’lu yıllarda, Almanya’da Nazilerin üniversitelerin üzerine çökmesiyle, akademisyenlerinin yüzde 20’si işlerinden oldu. Kimi intihar etti, kimi katledildi. Sağ kalanlar ise ülkelerini terk edip yeni hayatlar kurdu. Bruno Taut, Ernst Reuter, Fritz Neumark, Alexander Rüstow, Gerhard Kessler, Wilhelm Röpke ya da Ernst Praetorius… Faşizmden kaçan nice üniversite hocası, Atatürk’ün ve tabii Reşit Galip’in açtığı yol ile Türkiye’ye geldi. Türkiye’nin ihtiyacı olan üniversite reformunun parçası oldular.

Geride kalanlar elbette “çöp” değildi. Dün, Sovyetler Birliği’nin Sputnik uydusunu dünya yörüngesine oturttuğu 4 Ekim 1957 tarihinde “Uzay Çağı”nın başladığı ne kadar çok söylendi. Oysa pek hatırlanmasa da Nazi idaresindeki Almanya, uzay çalışmalarında herkesten öndeydi. “Güçlü Almanya” diyerek uzaya insan yapımı araç gönderme işini onlar başlattı. Yörüngeye oturmasa da uzaya fırlatılan ilk roketler de Almanya’dan çıktı. Gelgelelim faşist ideolojiyle ülkesini çöle çeviren politika nedeniyle savaş sonrasında Wernher von Braun gibi yüzlerce uzay araştırmacısı, yollarına NASA’da devam etti. Almanya’da yetişip ABD’nin uzay yolculuğuna hizmet ettiler. Naziler, gelirken de giderken de ülkenin birikimini yıkıma götürdüler. Despot ideolojilerinin, bir ülke için “beka sorunu” olduğu uzaydan bile görüldü.

Ahmed Arif, Leyla Erbil’e adadığı “Uy Havar”da ne güzel söylemişti: “Düşün, uzay çağında bir ayağımız/ Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri”. Uzayı bir “yolculuk” değil “çağ” yapan belki de bu satırlarda gizliydi.

Millet, ayak sayısından çok kafaların toplamı değil midir? Sahi, uzaydan getirdiğiniz madenleri inceleyecek, orada yaptığınız deneyleri yorumlayacak, hatta insanın göğe yükselişi üzerine şiir yazacak insanlar kalmadıktan sonra uzaya gitmek ne ifade eder ki!

Yazarın Son Yazıları

İddianame aşamasında bir anda dosyadan çıkan fezleke!

İnsan ne anlatırsa anlatsın ancak eylemiyle anlaşılır.

Devamını Oku
18.12.2025
Askerlerin 175 milyonu nereye gitti

“Senin” dediklerinin akıbetini sorunca senin sandığının senden ne kadar uzakta olduğunu görürsün.

Devamını Oku
15.12.2025
Ne olduğunu görmüyor musunuz?

Her “Bak” dediğimizde gözler kapanıyorsa işaret ettiğimizi gösterebilir miyiz?

Devamını Oku
11.12.2025
Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025