Mimarlar Odası uyarmış, “İstanbul’un siluetini bozar” diye...

36’şar katlı gökdelenler yaptılar...

Baktılar evet; silueti bozdu...

*

Bu sefer yaptırım geldi...

Başbakan “Sahibi ile konuştum, tıraşlayın dedim... Bir şey yapmadılar... Darıldım, iki senedir konuşmuyorum” dedi...

*

Tıraş olur tabii ki...

Tepesinden alacaksın...

Manikür de yapılabilir...

Boğaz’ın iki yanına ağda yapıldı mesela...

Tüy kalmadı...

Çamlıca’ya villa, cami derken...

Çekilen bıyık tıraşından sonra Çamlıca’yı gördünüz:

Badem stil...

*

Bir işadamı ile devlet adamı arasında “küs” olursa...

Demek ki samimiyettir...

Küsebildiğine göre, demek ki önceden barışıktı...

Gitti İstanbul’un silueti...

*

Samimiyet çerçevesinde, yeni yaptırım çeşitleri de yürürlüğe girdi böylece:

“Darılma...”

“Küs...”

“Limoni...”

O zaman Türk Ceza Kanunu’na (TCK) yeni madde teklifi:

“Şehrin yağma ve talanı halinde; 6 aydan 1 yıla kadar küslük ile, suçun tekrarı halinde verilen cezanın iki katı kadar selam kesme ve örgütlü suçlarda 2 seneden az olmamak kaydıyla gönül koyma cezası verilmesi...”

*

Ne bilelim biz...

Dünyanın en iyi siluetiydi o...

Dünyanın hayran olduğu en eski tablo...

Artık yok...

Bu ülkede yağmalanmamış orman, deniz, koy, dere, ova, taş, toprak kalmamıştı...

İlk kez siluet çalındı...

*

Kim onayladı?..

Kim aracı oldu ya da göz yumdu?..

Orada kâğıtlarda vardır...

Dürüst devlet adamı açıp bakar, yapışır yakalarına...

*

Gerçi “küs” de iyi...

“Boz...” yapana kadar gider...