Göğe Bakalım

15 Mart 2015 Pazar

70’lerin ortaları...
Bıyıklarımızın yeni terlediği devir...
Henüz kanlanmamış sokaklar; Ankara’da hâlâ medeni bir başkent havası var.
Pergelin bir ucunu Kızılay’ın merkezine saplasan, çizeceğin dairenin içine Türkiye’nin pek çok yetkin edebiyatçısı, sanatçısı, düşünürü sığar.
Mülkiyelilerde hararetle solun iktidar hesapları yapılıyor.
Attilâ İlhan, Gökdelen’deki Set Kafeterya’da yazıyor şiirlerini...
Ahmet Say, İnkılap Sokak’taki daracık bir odada, “Türkiye Yazıları”nı çıkarıyor. Oraya uğrayan edebiyatçılar, yandaki Tavukçu’da demleniyor. Kimler yok ki aralarında:
Cemal Süreya, Metin Altıok, Turgut Uyar...
Tavukçu, Sakarya’da, dışardan baksan kıraathane sanacağın bir meyhane... Biz de oralarda tanışıyoruz, ilk anason kokusuyla, rakı tadıyla... Gözümüz, kulağımız yan masada; edebiyatçıların sofrasında...
Cemal Süreya’nın ceketindeki düğmeler kopuk; hoşlandığı kızlara ceketinden bir düğme koparıp hediye edermiş meğer...
Masada Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı”nın okunduğunu işitiyoruz belli belirsiz:
“Sayısız penceren vardı, bir bir kapattım/
Bana dönesin diye bir bir kapattım/
Şimdi otobüs gelir, biner gideriz/
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç...”
Bir ihanet hikâyesiymiş anlatılan; öyle işitiyoruz.
“İkimiz birden sevinebiliriz; göğe bakalım” diyor Şair...
Delişmen çağımızdayız, yeni sevdalıyız; sevinmek istiyoruz; göğe bakıyoruz.

***

Meğer o zamanlar, Fazıl Say da oralardaymış.
O bizden küçük tabii; babaları şiir okurken Zeynep Altıok’la Fazıl, bitişik sandalyelerde uyurmuş.
Piyano dersi çıkışı, şiirden masallar eşliğinde sandalyede uyuyan küçük çocuğun dünya çapında büyüyüşüne hepimiz tanıklık ettik. O çocukla iftihar ettik.
Tehdit ettiler; yılmadı.
Dava ettiler, olmadı.
Eserlerini repertuvardan, adını festivallerden çıkardılar; tınmadı.
Dünya ondaki cevheri gördü.
“Velhasıl onlar vurdu, Fazıl büyüdü”.

***

Geçenlerde evinde buluştuk.
Yeni albümünün heyecanındaydı.
Müzik setinde “Yeni Şarkılar”ı vardı.
Heyecanla tek tek çaldı. Edip Cansever, Cemal Süreya, Nâzım Hikmet, Ömer Hayyam ve tabii Turgut Uyar geçti birer birer geniş salondan...
Fazıl’ın notaları eşliğinde şiirlerini okuyup ruhumuzu yıkadılar.
Albüm bittiğinde, “Hangisini beğendin en çok” diye sordu Fazıl...
15 yaşım sızladı burun direğimde...
Hayli eski bir durağa gittim; başımı kaldırıp göğe baktım.
“Şu kaçamak ışıklardan, şu şekerkamışlarından/
Bebe dişlerinden, güneşlerden, yaban otlarından/
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar/
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut/
Bu evleri atla, bu evleri de, bunları da/
Göğe bakalım.”

***

Ankara, eski başkent halinden çok uzak artık...
Kızılay’da, ne coşkulu iktidar hesapları var, ne Türkiye Yazıları...
Tavukçu’da şiir de kalmadı.
Ama ne mutlu ki o şiirlerle büyümüş, şimdi onları büyüten bir dâhimiz var.
Fazıl’ın “Yeni Şarkılar”ını dinleyin.
Göğe çıkalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları