Celal Üster

Yalanın düşmanları...

30 Nisan 2015 Perşembe

Yakın zamanlarda yitirdiğimiz Marquez de, Yaşar Kemal de, Galeano da gazeteciliği edebiyatla hısım akraba kılmışlardı

Gözünü budaktan sakınmayan eleştirileriyle ünlü İngiliz yazar Matthew Arnold’dan payını alan mesleklerden biri de gazeteciliktir. “Gazetecilik aceleye getirilmiş edebiyattır” der Arnold bir denemesinde.
Amerikalı yazar Russell Lynes ise, konuya alaycı bir keskinlik getirir: “Her gazetecinin gönlünde bir roman yatar, ama en iyisi orada kalmasıdır!”
Gazetelerdeki köşelerinde “edebiyat yapmaktan” kendini alamayan kimi gazetecilere baktıkça, Arnold’a da, Lynes’a da hak vermemek olanaksız.
Ama birçok büyük yazarın gazeteciliği edebiyatla buluşturduğunu, hısım akraba kıldığını yadsımak da olanaksız.

El Espectador’un Marquez’i
Son bir yıl içinde yitirdiğimiz Gabriel Garcia Marquez, Yaşar Kemal ve Eduardo Galeano da, yapıtlarının damarını kessen gazetecilik kanı akacak üç büyük edebiyatçı.
Marquez, daha 1950’lerde, özellikle Kolombiya’daki El Espectador gazetesindeki haberleri, öyküleri ve röportajlarında düşgücünü dörtnal koşturuyordu. O yıllar, sonradan romanlarında mahmuzlayacağı büyülü gerçekçiliğin temelini oluşturmuştu:
“Edebiyat gazeteciliğime yardımcı oldu, çünkü ona edebi değer kattı. Gazetecilik edebiyatıma yardımcı oldu, çünkü beni gerçeklikle yakın ilişki içinde tuttu.”
Yine o yıllarda, 8 denizci, Kolombiya donanmasına bağlı bir destroyerin güvertesinden düşerek kaybolmuştu. 4 gün süren bir aramadan sonra denizcilerin öldüğü açıklanmış, ancak bir hafta geçmeden sağ olarak bulunan Luis Alejandro Velasco kahraman ilan edilmişti.
Marquez, o sıralar 20 yaşında olan Velasco’yu karşısına oturtup tuzak sorular sorarak kazadaki çelişkileri ortaya çıkaracaktı.
Velasco’nun ağzından yazılan öykü El Espectador’da 14 gün tefrika edilecek, dönemin zorba devlet başkanı Gustavo Rojas Pinilla’yı zor duruma düşüren gerçekleri açığa vuracaktı: Destroyer, aralarında televizyon ve çamaşır makinelerinin de bulunduğu kaçak mallar taşıyordu.
Hükümet, bu yayınından dolayı El Espectador gazetesine ağır baskılar uygulayacak, Velasco donanmadan ayrılmak zorunda kalacak, Marquez ise yıllar sonra, 1970’te, denizde 10 gün aç susuz yaşam savaşı veren Velasco’nun öyküsünü anlattığı “Bir Kayıp Denizci” adlı yapıtını yayımlayacaktı.

Cumhuriyet’in Yaşar Kemal’i
İlk röportajını 1951’de Cumhuriyet’te yayımlayan Yaşar Kemal de, röportajın aslında edebiyatın ayrılmaz bir parçası olduğunu anlatmıştır hep:
“Haber gerçeğin kaba yansıması, röportajsa yaşamın özüne, gerçeğin özüne doğru bir iniştir... Röportaj bir edebiyat sayılabilir mi? Röportaj bir edebiyat dalı sayılmak ne, röportaj bal gibi edebiyattır. Onu haberden ayıran nitelik onun edebiyat gücüdür. Haber bir yaratma değil, bir taşımadır... Röportaj bir yaratmadır.”

Marcha’nın Galeano’su
Galeano ise, Uruguay’da 1939’dan diktatörlük tarafından kapatıldığı 1974’e kadar Neruda’dan Paz’a, Che Guevara’dan Salvador Allende’ye, Goytisolo’dan Sartre’a sayısız ismin yazdığı dillere destan haftalık gazete Marcha’nın okulundan yetişmiştir.
O da, gazeteciliğin etkili bir edebiyat türü olduğunu savunan yazarlardandır. “Kucaklaşmanın Kitabı”ndaki, “Ateş Anıları”ndaki şiirsel üslubunda, gazetecilik uğraşının payı az değildir.
“Gazetecilik” der, “seni o küçük çevrenden çıkmaya ve gerçekliğe, başkalarının dansına katılmaya zorlar.”
Diyeceğim, Marquez’in de, Yaşar Kemal’in de, Galeano’nun da romanlarının sırları onların gazetecilik serüvenlerinde belki de.
Onların gazetecilik dönemlerindeki röportajlarını, yazılarını, öykülerini okurken, günümüz gazetelerinin can alıcı bir eksikliğinin ayırdına varıyor insan: Edebiyatın, başka bir deyişle yaratıcılığın eksikliğinin.
Yaşar Kemal’in dediği gibi, haberin ötesindeki gerçeğe, gerçeğin, yaşamın özüne yaratmadan varmak olanaksız. Gerçeği yakalasan da, karşındakine anlatman olanaksız.
John Berger’ın Galeano için dediği gibi, onlar yalanların, kayıtsızlığın, unutkanlığın düşmanlarıydılar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irgat’ın Türküsü 14 Mayıs 2018

Günün Köşe Yazıları