Çiğdem Toker

‘Gıcık Oldum’ Masalı

09 Nisan 2014 Çarşamba

Henüz ortaokul öğrencisiydim.
Bugün nerede, ne yaptığını bilmediğimiz katil Mehmet Ali Ağca, Milliyet gazetesinin efsanevi yayın yönetmeni Abdi İpekçi’yi vurduktan sonraki ilk ifadesinde, “Bağımsız bir teröristim” demişti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na grup toplantısı salonuna girerken yumruk atan saldırgan Orhan Ö’nün “Gıcık oldum. Kılıçdaroğlu’nu vatan haini olarak görüyorum” ifadesini okuyunca, aklıma işte o uğursuz 1 Şubat akşamı geldi.
Provokasyon gergin ortamı sever...
Puslu havayı seven kurt ile yakın akrabadır.
Dün hava, “Kırlangıç fırtınası” sebebiyle pusluydu; doğru.
Ama aynı zamanda akıl almaz bir nefret diliyle ağırlaşmış, oksijensiz kalmıştı.
Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğradığı o koridorlar, sadece birkaç dakika önce; “salya, tokat, ihanet, kan gölü, alçaklık, hain” sözcükleriyle yankılanıyordu.
Müellifinin Başbakan olduğu...

***

38 günlük bir tatilin ardından açılan TBMM çatısı altında, ana muhalefet liderinin fiziki saldırıya uğramasının adice olduğu kesin; ama bir o kadar da “adi” bir olay değil...
Saldırganın sicili, “kullanılmaya müsait” bir portre çiziyor.
Şiddete eğilimli tarihi sebebiyle “olağan şüpheli” olarak meşrulaştırılmaya çalışılan Alperen Ocakları üyeliğinin, hem BBP hem de Alperen Ocakları tarafından dakikalar içinde yalanlandığını not etmekte yarar var.
Saldırıdan hemen sonra ilk cümlesi “Herkesi sükûnete davet ediyorum” olan Kılıçdaroğlu’na büyük geçmiş olsun.
Orhan Ö’nün “bağımsız bir saldırgan” olup olmadığı aydınlanacak mı, bilmiyoruz.
Ama diğer yandan bu olay, TBMM’nin güvenlik sorununu da tartışmaya açtı. Meclis ziyaretçilerinin, yaygın uygulamada bir milletvekili referansıyla geldiğine dair bilgi, şüpheleri “referansın kim olduğu” sorusuna yöneltti doğal olarak.
Konuştuğum TBMM yetkilileri gergindi.
Pazartesi günü ile salı ve cuma öğle saatlerine kadar ziyaretin serbest olduğunu anımsatıp vekil referansı gerekmediğini söylediler. Bu nedenle saldırganın herhangi bir referansı olmadığını, ama herkesin normal güvenlik kontrolünden mutlaka geçtiğini ve kart aldığını belirttiler.
TBMM bürokrasisinin pek de haksız görünmeyen bir yakınması var: Salı günü dört siyasi partinin de grup toplantısı olması nedeniyle, ortalama 3-4 bin olan ziyaretçi sayısının 10 bine kadar çıkabildiğini söylüyorlar. Zaman zaman İdare Amiri’nin yazısıyla giriş yasakları konulmasına rağmen, bu kuralın hemen delindiğinin altını çiziyorlar.
Daha çarpıcı olan saptamaları ise şu:
“Eskiden grup toplantıları, gerçekten grup toplantısı gibi olurdu. Milletvekilleri tartışıp görüşlerini ifade ederdi. Şimdi hangi partinin grubu olursa olsun, vatandaş, o toplantılardan barut fıçısı gibi çıkıyor. Bu formatın değişmesi gerekiyor.”
Özellikle son birkaç yıldır Ankara’da “salı”, gerginlik katsayısının tavan yaptığı gün anlamına geliyor. Bürokratların daha açık konuşmasını bekleyemeyiz. Kılıçdaroğlu’nun uğradığı saldırının güncel sebebi olmasa bile, Meclis’in giderek ağırlaşan ve çözüm bekleyen bir “nefret dili” sorunu var.
Mevcut gerginliğe katran kıvamında bir “bonus” gibi eklenen bu gerginliğin, ağustosa kadar nasıl taşınıp yönetileceğini de pek bilen yok.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları