Arkadaşlıklar

06 Temmuz 2016 Çarşamba

Uzun yıllardır ilk kez bir çocukluk arkadaşımla bir haftalık da olsa Gökçeada/İmroz’daki köyümüz BademliGliki’de tatil geçiriyorum. Ümran Tarhun Moda’dan mahalle arkadaşım. 60 yıllık bir dostluğumuz var. 47 yıllık eşi İnci’yle konuğumuz.
Ben eski arkadaşlıklar konusunda çok şanslıyım. 1956 yılında babamın görevi nedeniyle iki yıl kadar yaşadığımız Almanya’dan Moda’ya geri döndüğümüzde tanıştığım tüm mahalle arkadaşlarımla bugün de sürüyor arkadaşlığımız.
Çocukluk çağlarında başlayan mahalle arkadaşlıklarının ömrü hep bizimki kadar uzun ömürlü olmuyor. Bizim şansımız belki de dört arkadaşımızın Moda’yı hiç terk etmemiş olmalarından kaynaklanıyor. İlhan Ergene, Nurhan Talas, Ümran Tarhun, Eser Arkun hep Moda’da kaldılar. Ben 28 yıl süren yurtdışı serüvenimden sonra Türkiye’ye döndüğümde onları bıraktığım yerde buldum. Arada hiç boşluk olmamışçasına kaynaştık yeniden. Sonra Moda’dan taşınmış mahalle arkadaşlarımızla da düzenli aralıklarla eşlerle birlikte topluca buluşmaya başladık. Sinan Gürmen, Altan Sungar, Yıldırım Berkol, Bülent Ünal ve çekirdek dışı takviyeler. 26 yıl evli kaldıktan sonra yollarımızın ayrıldığı ilk eşim Olcay Otuç Kavukçuoğlu da mahalle arkadaşımızdı.
Her buluşmamızda çocukluk, gençlik yıllarımıza döndük. Sululuklar, şamatalar, gırgırlar…
Aramızda hiç kırgınlık, kıskançlık, çekememezlik yaşanmadı. Orta halli ailelerin çocuklarıydık. Müthiş bir dayanışma ruhu egemendi arkadaşlıklarımıza. İlk gençliğimizi yaşadığımız 1960’lı yıllarda bir kızla tanışmak için düzgün kılık kıyafet önkoşullardan biriydi. Böyle durumlarda hepimiz seferber olur o arkadaşımızı gömlek, kazak, mont ve başka ne gerekiyorsa donatırdık.
En keyifli, aynı zamanda da en heyecanlı eğlencelerimizden biri de Yıldırım’ın babasının uyumasını bekleyip onun siyah Citroen arabasını düz kontakla çalıştırıp Fenerbahçe’ye uzanmaktı. Ehliyet falan hak getire tabii… Sonra aramıza Packard arabasıyla Abdülkadir Öztemir ve Vosvos’uyla Aytaç Kot katıldı. Onların katılımıyla “sosyal statümüz” bir anda yükselivermişti. Bülent Ünal’ında “Düldül” dediğimiz, miadı dolmuş bir Peugeot’su vardı.
Daha sonra ünlü bir tiyatro adamı olacak olan Mehmet Ulusoy da mahalle arkadaşımızdı. Onunla akşamları kaldırım köşelerinde, sokak lambalarının altında evlerinin pencerelerinden sarkarak bizi izlemeye çalışan komşularımıza Moliere’den, Shakespeare’den oyunlar sergilerdik.
Aslında hepimiz sokak çocuklarıydık.
Evet, haylazdık, haşarıydık, yaramazdık ama içimizden bir tek bile köşe dönmeci, hayali ihracatçı, vurguncu, iktidar yalakası çıkmadı. Hepimiz hayatlarımızı emeğimizle, çalışarak kazandık. Kimimiz genel müdür, kimimiz yüksek bürokrat, kimimiz işadamı, kimimiz orta düzey yönetici oldu. Onurumuzu, kişiliğimizi hep koruduk.
Bu yazıyı özellikle genç okurlarım için kaleme aldım. Onlara önerim internetin başından bir süreliğine olsun uzaklaşmaları, cep telefonlarını kapatmaları. Uzun ömürlü arkadaşlıklar teknoloji aracılığıyla kurulmuyor. Bire bir, yüz yüze atılıyor köklü arkadaşlıkların tohumları. Onlara sokağa çıkın derim. Mahallenizi, komşularınızı tanıyın derim. Mahalle aidiyeti sosyal yaşamın vazgeçilmezidir, mahalle arkadaşlığı da ancak bu aidiyet yaşıtlarınızla paylaşılarak ediniliyor.
Evet, sevgili arkadaşım Ümran Tarhun’la birkaç gündür bunları konuşuyor, konuşmaktan büyük keyif alıyoruz.
Dilerim, gençlere de ileride 5060 yıllık arkadaşlıkların mutluluğunu yaşamak nasip olur.
Yazımı noktalarken, genç yaşlarında aramızdan ayrılan mahalle arkadaşlarımız Mehmet Ulusoy’u, Abdülkadir Öztemir’i, Haluk Sözmen’i, Zeki Kurt’u, Berkan ve Ercan Uysal’ı, Erol Göktuna’yı, Hülya Kalmık’ı özlemle anıyorum…
Işıklar içinde uyusunlar…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları