Hüzün Adasından Notlar

27 Ağustos 2012 Pazartesi
\n

Bir süredir Gökçeadadayım. Hüzün Adasıdiyorum buraya; Bodrum, Alaçatı gibi bir eğlence yazlığı olmamasından değil, hüznün bu türünün yalnızca buraya, buralılara özgü olmasından.

\n

Adaya gelen dostlarım bana buranın yerlilerini soruyorlar. Ne diyeceğimi bilemiyorum, çünkü bu adanın yerlisi yok, eskiden varmış, Rumlarmış, fakat onlar uzun yıllar önce çekip gitmişler, gitmek zorunda bırakılmışlar.

\n

Yıl 1964, aylardan aralık. Tam Noel Bayramı günü Kıbrısta EOKA çetecileri bir Türk evini basıp tüm aileyi yok ediyorlar. O alçakça cinayetin gazetelerdeki görüntüleri hâlâ gözlerimin önünde. Devletin bir karşılık vermesi gerekiyor, aklına ilk gelen de Bozcaadadaki ve Gökçeadadaki Rumlar oluyor. O zamanlar bu adanın adı İmroz; Rum nüfus yaklaşık 7.000, bu insanların tümü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türk nüfus ise yaklaşık 200. Türk nüfusun 20 Karadenizli balıkçı ailenin dışında tümü devlet görevlilerinden oluşuyor.

\n

Yıl 1965. Devletimiz ilk adımı atıyor: Adadaki okullarda Rumca yasaklanıyor, bu adanın tüm okullarının kapatılması anlamına geliyor. Çocuklu aileler İstanbula, Selanike, Atinaya göç etmeye başlıyorlar.

\n

Adaya alay geliyor, özellikle tepelerde sebze ve meyve yetiştirilen çok geniş topraklar TSK tarafından, adanın ovası ise Devlet Çiftliği tarafından kamulaştırılıyor. Kamulaştırılan topraklarda hayvan ağılları var; hayvanlar dışarıda kalıyor. Satılıp elden çıkarılması gerekiyor. Fakat aynı zamanda koyun ve keçilerin ada dışına çıkarılması yasaklanıyor.

\n

Bu da yetmiyor. Rumların balıkçılık yapmaları yasaklanıyor. Kısacası adanın yerli halkının varlıklarını sürdürebilmeleri için gerekli tüm gelir kaynakları kurutuluyor. Ama hâlâ yurtlarında kalmakta direnen Rumlar var.

\n

Devletin kendi yurttaşlarına çektirdiği zulmün sonu gelmiyor.

\n

Aynı yıl ada, açık cezaevine dönüştürülüyor. Türkiyenin çeşitli cezaevlerinden getirilen, adi suçların her türünden ceza almış binlerce hükümlü adaya salıveriliyor. Köylerde korumasız kalmış Rum köylüler şiddetin her türlüsüyle karşılaşıyorlar. Gasp, hırsızlık, tecavüz, cinayet

\n

Sonuçta devlet amacına ulaşıyor, EOKA katliamının bahane olduğu iyice anlaşılıyor, ada Türkleştiriliyor. 7.000 Rumdan geriye 150-200 kişi kalıyor.

\n

***

\n

Kış nüfusunun 15 kişi olduğu, adanın eski bir Rum köyünde kalıyorum. Evimizin karşısında köyün tek kahvesi olarak kullanılan köy odası var. Bu sabah (dün) kahvede bir hareketlilik, penceremden aşağıya, komşumuz Faniye sesleniyorum, ne oluyor, diye soruyorum. Kostalar yarın Atinaya dönüyorlarmış. Kosta köydeki ilkokulu bitirdikten sonra önce Merkezdeki ortaokula, oradan da Heybeliadadaki Ruhban Okuluna geçmiş. Yükseköğrenimini burslu olarak Almanyada, Tübingen Üniversitesinde yapmış, teoloji ve felsefe okumuş. Yüksek lisans, doktora, akademik kariyerŞimdi Atina Üniversitesinde profesör, aynı zamanda Cenevre Üniversitesinde de ders veriyor.

\n

Kosta ile Tübingende aynı hocanın, Prof. Ernst Blochun derslerine devam etmişiz, okul arkadaşıyız, fakat o benden beş yaş daha genç. Babası Bay Zafiri köyde bir Türk tarafından bıçaklanarak can vermiş. Bağrına taş basıp her yaz doğduğu köye geliyor; yurda bağlılık derin bir duygu, köyünü, adasını, Rum ya da Türk komşularını seviyor. Yine de kimi zaman dalıyor, yüzünü hüzün kaplıyor. Nasıl olmasın? Bir zamanlar cıvıltılı bir yuva olan, 470 nüfuslu köyün beşte dördü bugün virane. Yıkık dökük evler, pencerelerine tahtalar çakılmış. Meyve topladığı ağaçlar yok artık, çocukluğunda koşturduğu bağ, bahçe yolları şimdi yasak bölge ; yurdunda yurtsuzlaştırılmanın acısını ancak çekenler bilebilir.

\n

Adada öyle eski Rum köyleri var ki tek Rum yaşamıyor artık. Evleri 1970li yıllardan sonra gelen Güneydoğulu göçerler tarafından işgal edilmiş. Önce zilliyet, sonra mülkiyet, derken Rumlar yeni sahiplerinden izin alarak doğup büyüdükleri evlerinin ancak fotoğrafını çekebiliyorlar.

\n

Evet, burası bir hüzün adası. Doğal ki hüzün duygusunu unutmamışlar için.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları