Koca Yürekli Adam

04 Mart 2015 Çarşamba

Benzerine zor rastlanan bir hayat yaşamıştı Yaşar Kemal. Ailesi 1915 yılındaki Ermeni olayları sırasında Van-Erciş yolu üzerindeki Muradiye ilçesine bağlı Ernis(bugün Ünseli) köyündeki topraklarını terk ederek Osmaniye’de bir Türkmen köyü olan Hemite’ye (bugün Gökçedam) göçmüştü. O, bu köyde dünyaya gelen ilk Kürt bebekti. Ancak ortaokul son sınıfa kadar okuyabildi. Irgatlık, ırgat kâtipliği, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Küçük yaşlardan itibaren, daha sonra yapıtlarına yansıyacak olan efsaneleri, türküleri toplamaya başlamıştı. Beş yaşındayken babasının camide gözlerinin önünde öldürülmesi, yaşam kavgasının içinde yoğrulması anlatıcılığındaki gerçekliği etkilemiştir.
15 yaşındayken Adana’ya sürgüne gönderilen ressam Abidin Dino ile tanışması hayatında bir dönüm noktasıdır. “Bildiğim her şeyi ondan öğrendim” der. “O ve ağabeyi Arif Dino olmasaydı Yaşar Kemal de olmazdı. Sürgün de bazen işe yarıyor. Onlar gelmeselerdi ben nereden bulacaktım onları.”
Anadolu’nun, özellikle de Anadolu insanının sesidir. Kadim dostu, edebiyat eleştirmeni Fethi Naci’ye kulak verelim. “Bir Yaşar Kemal vardır romanımızda köylüleri ‘olduğu gibi’ gösteren; Yaşar Kemal, yaşantısına ve tanıklığına bağlı kalmış, gerçekçilikten sapmamıştır. Bunun içindir ki Türk köylüsünü ‘olduğu gibi’ tanımak için elimizdeki tek kaynak, Yaşar Kemal’in romanlarıdır.”
İlhan Selçuk, 13 Kasım 1992 tarihli köşe yazısında ilginç bir gerçeğe dikkat çeker: “Yaşar Kemal’i düşünüyorum... Soruyorum: Eğer, Batı’nın kırk başkentindeki kitapçı vitrinlerinde romanları sergilenmeseydi, biz Hemiteli Göğceli’yi bağrımıza basar mıydık? Sanmıyorum... 12 Eylül’de hızla faşistleşen devlet düzenimiz bir yana, görgüsüz burjuvamızla, uçuk sanat çevrelerimizle, burnundan kıl aldırmayan kimi yazarımızla, Yaşar Kemal’in değerini eleştiri dünyamızda hakçasına tartıp, ölçüp, benimseyemezdik; Hemiteli Yaşar, dışarıdan içeriyi kuşatıp, sınır ötelerinden gelerek kendini Türkiye’ye kabul ettirdi. Bu ayıp bize yeter...”
Yaşar Kemal ödünsüz bir sosyalistti. Yoldaşımdı. İlhan Abi’nin söylediği gibi egemen çevreler tarafından uzun yıllar görmezden gelindi. Yaşar Kemal, 1971 yılında Milliyet gazetesinde Abdi İpekçi ile yaptığı bir söyleşide Türkiye İşçi Partisi’ne girişini şöyle anlatır: “(...) partiye 1962 yılında girdim. Elimden geldiğince de çalıştım. Benim hiçbir politik ihtirasım olmadı, olmayacak. Bunda kararlıyım. Ama emekçilerin yanında, ölünceye kadar onların hakları için, onların yönetime gelmeleri için sonuna kadar çalışacağım.”
1987 yılında kendisine sorulan, “Nasıl bir sosyalist model istersiniz?” sorusuna şu yanıtı vermişti. “Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım.”
Sait Faik’in deyişiyle “Kürtlerin en Türk’ü, Türklerin en Kürt’ü” idi o. 1995 yılında Alman Der Spiegel dergisine yazdığı “Yalanlar Seferi” başlıklı makalesinde “bölücülük yaptığı” suçlamasıyla Terörle Mücadele Yasası’na (TMY) göre hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) dava açıldı. Bu davadan aklandı. Baskılar, yargılanmalar, cezalar o Koca Yürekli Adam’ı yıldırmadı, boyun eğdirmedi.
Yaşar Kemal benim hep saydığım, hep sevdiğim abimdi. Onu hiç unutmayacağım.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları