Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Öldürseydiniz Bari!
Beyoğlu’ndaki Emek Sineması’nın yıkılmasını protesto etmek isteyen yerli ve yabancı sanatçılara, sinemaseverlere, kent korumacılarına karşı polisin uyguladığı olağanüstü şiddetin görüntülerini televizyon ekranlarında izledik.
Kalabalığın üzerine nasıl acımasızca tazyikli su sıkıldığını, nasıl o dar alanda düşüncesizce biber gazı kullanıldığını, gaz bombaları atıldığını, yönetmen Erden Kıral’ın, sinema eleştirmeni, yazar Atilla Dorsay’ın gazlardan nasıl etkilendiğini gördük. İçimiz o tarihsel sinema, yoksa hukuk, yoksa insan hakları adına mı acıyor, acısın bilemedik.
Öfkelendik. Çaresizlik içinde “Öldürseydiniz bari” diye haykırdık içimizden.
Her şeye rağmen polise yönelik eleştirilerimiz koşulludur, çünkü onlar kendilerine verilen görevleri yerine getiren emir kullarıdır. “Ne yapın, yapın durdurun” buyruğuna karşı çıkma şansları yoktur! Sonuçta polisler de, Müslümanlaştırıldıkça şiddetin egemenliğine giren, insanlarının birbirlerine karşı acımasızlaştığı, eğitim düzeyinin yerlerde süründüğü bir toplumun bireyleridir.
Eleştirilerimizin hedefi bir kültür varlığımızı daha betona gömmek kararlılığında olanlar, bu yıkıma karşı çıkan duyarlı insanların protesto eylemlerini bastırmaları için üzerlerine tazyikli su araçları, biber gazları, sis bombaları gönderenlerdir.
Ne yazık ki İstanbul’daki yerel iktidar Ankara’daki merkezi iktidarın yörüngesinde dönen bir uydudur. Bırakın özümsemeyi, tam tersine İstanbul’un kendine özgü kültüründen rahatsız olan, bu kültürü iğdiş etmek, yozlaştırmak için elinden geleni ardına koymayan, yönettiği kentin insanlarına İstanbullu niteliği kazandıran kültürel varlıklarına, kültürel oluşumlarına düşmanlaşmış bir iktidardır.
Bu kafa İstiklal Caddesi’nin ortasına Demirören ucubesini oturtacak kadar endazesi kaymış kafadır. Şimdi aynı kafa altında Emek Sineması’nın bulunduğu, 1884’te mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlanmış tarihsel yapıyı yıkarak yerine bir AVM dikmek isteyen kafadır. Bu kafa için Emek’in ülkemizin sanat yaşamındaki yerinin, 1924 yılından bu yana sinemaseverlere hizmet veren tarihsel kimliğinin, Barok ve Rokoko bezeli yaldızlı tavan ve duvarlarının, 875 kişilik salonunun hiçbir önemi yoktur.
Evet, bu kafa İstanbul’dan bir Dubai ortaya çıkarmak özlemiyle yola çıkmış, amacı doğrultusunda koşar adım ilerleyen, önüne çıkan her engeli yıkmaya, yıktırmaya kararlı olan kafadır. İstanbul’un kurtuluşu bu kafanın kent iktidarından uzaklaştırılmasına bağlıdır. Bunun başka yolu yoktur!
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu