Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ölmemeyi İstemek
Değerli dostlarım, siz bu yazıyı okuduğunuzda ben bir hafta kaldığım Diyarbakır’dan İstanbul’a dönmüş olacağım. Kitap fuarı nedeniyle dört yıldır mayıs aylarında bir haftamı Güneydoğu’nun bu kadim kentinde geçiriyorum. Fuara gelen Kürt aydınlarıyla, Kürt gençleriyle, olanak buldukça da sokaktaki her meslekten, her yaştan, her siyasal görüşten Kürt yurttaşlarımızla konuşuyorum. Her konuşmada yeni bir şeyler öğreniyorum.
Bölgeyi, bölge insanını tanımak, onları anlamak için bir süreliğine de olsa orada yaşamak gerekiyor.
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de oturup “Kürt sorunu” üzerine düşünce üretmek kolay, fakat bu “üretim”in bölgenin ve bölge insanının gerçeğini kavramada çoğu kez pek yararı olmuyor.
İki gün önce Hakkâri’den Diyarbakır’a göçmüş, 40’lı yaşlarda üç çocuk annesi bir ev kadınıyla konuştum. Hakkâri’de bir apartmanın beşinci katında oturuyorlarmış. Bir sokak gösterisi sırasında polisin attığı bir sis bombası ailecek toplandıkları salonun tavanında patlamış. Yine aynı gün, aynı olay sırasında alt katlarında oturan ve dışarıda ne oluyor diye merak edip balkona çıkan yaşlı komşuları, bir polis aracının sıktığı tazyikli su nedeniyle duvara çarpıp yaralanmış. Yaşlı adamı hastaneye götürmek için aşağıya indirdiklerinde polislerden bir de tekme tokat dayak yemişler.
“Yere yatırdığımız adamı korumak için öne eğildiğimde ensemde bir polis yumruğu patladı, ben de yere, adamın yanına yıkıldım” diye anlattı kadın. O anda, “Keşke üç çocuk anası olmasaydım da, ben de dağa çıksaydım” diye geçirmiş aklından. Oysa hiçbir siyasal örgüte, ideolojiye yakınlığı yokmuş. “Bizi döverek, söverek, aşağılayarak, zorla kendilerine düşman ettiler” diye ekledi.
Eğer iyi bir dinleyiciyseniz bu tür yaşanmış öyküleri anlatacak binlerce insan bulabilirsiniz Diyarbakır sokaklarında.
Şiddet-karşı şiddet-şiddet kısırdöngüsü bölge insanını usandırmış, yormuş. İki aya yakındır dağdan ve kırsaldan ölüm haberi gelmiyor olması insanları umutlandırmış. “Barış” sözcüğüne bir cankurtaran simidi gibi sarılmışlar. “Barış” bu insanlar için “ölmeyi istememek”le eşanlamlı bir kavram. Bu kavram aynı zamanda kimsenin kimseyi öldürmediği, kimsenin kimse tarafından öldürülmediği bir hayatı paylaşmak anlamını da içeriyor.
Bölge insanları için başlayan çatışmasızlık sürecinin kalıcı bir barışa gelişmesi doğrultusunda “bir pazarlık var mı yok mu” tartışmasının hiçbir değeri, hiçbir ağırlığı yok! Bu, otuz yıldır ölümle burun buruna yaşamış, artık ölmek istemeyen insanlar açısından anlaşılabilir bir durum. Kolay değil, son otuz yılda Türk, Kürt, asker, gerilla 40-45 bin genç insanın kanını emmiş bu topraklar.
Öte yandan “barış” bir yanıyla da akmış, akıtılmış olan kanın “yerde kalmasını” kabullenmek, “kim suçluydu, kim sorusunu” zihinlerden silmek anlamına geliyor. Bu da pek kolay değil, fakat barış gerçekten arzulanıyorsa bu zorlukların üstesinden gelmek gerekiyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti