Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
On yıl sonra
Bu yazı, onun ölümünün 10. yıldönümü olan 7 Haziran’da yazılmalıydı ama seçim günü karmaşasına gelsin istemedim.
Moda’dan çocukluk arkadaşım, çağdaş Avrupa tiyatrosunun önemli kişiliklerinden biri olan Mehmet Ulusoy’dan (30.3.1942- 7.6.2005) söz ediyorum. Tanıştığımızda Galatasaray Lisesi’nde öğrenciydi. Bir tiyatro tutkunuydu. Sokaklarında, lamba altlarında arkadaşlarımıza ve pencerelerinden bizi izleyen komşularımıza Shakespeare’den, Moliere’den oyun bölümleri sergilerdik.
Ona okulda kıvırcık saçları nedeniyle “koyun-mouton” lakabını yakıştırmışlardı, biz, mahalle arkadaşlarının yakıştırması ise “çipil”di.
Daha okul sıralarında Ulvi Uraz’ın Dostlar Tiyatrosu’nda profesyonelliğe adım atmıştı. Okuldan kaçar, oyun sonrasında bir “yol bulup” gizlice geri dönerdi. Yatılı okuyordu. Yine bir oyun dönüşünde lisenin Hayriye Caddesi’ne bakan duvarından tırmanmayı denemiş, fakat elinde bir kemanla duvarın üzerindeki dikenli tellere takılmış, orada uyuyup kalmıştı.
Baktı ki olmuyor, Galatasaray Lisesi’nden ayrılıp Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sınavlarına girmeye karar verdi. İki kez girdiği sınavları kazanamadı.
1963’te Avrupa’ya gitti. Önce Paris’te Roger Planchon’un yanında, sonra Berlin’de, Berliner Ensemble’dastajyer oldu. Fransa’ya döndü veSorbonne Üniversitesi Tiyatro Enstitüsü’nde öğrenim gördü. Ardından üç yıl Milano’da, Piccolo Teatro ve La Scala Operası’nda sergilenen yapımlarda ünlü yönetmen Giorgio Strehler’in asistanlığını üstlendi. Strehler ile birlikteliği onun hayatında bir dönüm noktası oldu ve sanatında derin etkiler bıraktı.
1968’de İstanbul’da Devrim İçin Hareket Tiyatrosu adlı topluluğu kurdu. Üç yıl boyunca köylerde, meydanlarda ve grevde olan fabrikalarda sokak tiyatrosu yaptı.
1971’de Paris’e yerleşti. Antoine Vitez ve Peter Brook’un yönettiği oyunlarda çeşitli roller üstlendi. Öte yandan, dünyanın dört bir yanından gelen oyuncularla birlikte Theatre de Liberte’yi (Özgürlük Tiyatrosu) kurdu.
1972’de Gerard Philippe de Saint-Denis tiyatrosunda, Nâzım Hikmet ve Aziz Nesin gibi yazarların ürünlerinden derleyerek sahnelediği Gelecekten Destanlar adlı oyun ile ilk yapım ve yönetimini gerçekleştirdi. Büyük beğeni kazanan oyun Fransa’yı, İtalya ve İsviçre’de çeşitli festivallerde temsil etti. Takip eden yıl Nâzım Hikmet’in Sevdalı Bulut’unu sahneye uyarladı. Bu yapım başta Avignon Festivali ve Venedik Bienali olmak üzere Avrupa’nın çeşitli sahnelerinde 167 kez temsil edilerek büyük başarı kazandı. “Özgürlük Tiyatrosu” kısa zamanda en önemli bağımsız tiyatrolardan biri oldu.
1974’te Bertolt Brecht’in Kafkas Tebeşir Dairesi ve Karl Marx’ın Das Kapital’inden Yüksel Arslan ile beraber sahneye uyarladığı Buzlu Suların Bencil Hesaplarında adlı oyunları Avignon Festivali’ne taşıyarak ününü pekiştirdi. 1980’de Nâzım Hikmet’in şiirinden uyarladığı Benerci Kendini Niçin Öldürdü? ile Avignon Festivali’nin açılışını gerçekleştirdi. Oyun büyük başarı elde etti. Fransız ve Belçika televizyonları oyunu yayımladı. Mehmet Ulusoy’un, 1976’dan günümüze kadar sahneye koyduğu, Macbet (W. Shakespeare), Yaşlı Adam ve Deniz (Hemingway), Kongo’da Bir Sezon (Cesaire), Patronun Ölümü (Dario Fo) Orta Direk (Yaşar Kemal) gibi 22 oyunu birçok ülkede temsil edildi.
2000’de Fransa’da sahneye koyduğu son oyun olan Topo-Party yaklaşık iki yüz temsil gerçekleştirdi ve o sene Avignon Festivali’nin kapanış oyunu oldu. Fransız Tiyatro Eleştirmenleri Birliği bu yapımı yılın en iyi oyunu seçti.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, 1998’de, Turgay Nar’ın Güz Bitiminde Moliere ya da Kibarlık Budalası, 2001’de Georp Büchner’in Woyzeck adlı oyunlarını yönetti. Daha sonrasırasıyla İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, Ankara DT’de John Whiting’in Şeytanlar ve Antalya DT’de Topor-Party’yi yeniden sahneye koydu. Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, 6. Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde En İyi Oyun, En İyi Yönetmen, En İyi Sahne Tasarımı ve En İyi Müzik ödüllerini kazandı.
Kendisine çok yakışan çılgın bir kişiliği vardı Mehmet’in. 1961 Erdek Tiyatro Festivali sırasında o ve Ayberk Çölok, Cem Kabaağaç, Yüksel Arslan, Haluk Sözmen ile bir Kızılay çadırında yalnızca Avşa şarabı içerek ve balıkçıların ağ artıklarıyla beslenerek geçirdiğimiz “sefil” haftamız unutulmaz anılarım arasındadır. Arkadaşlığımız ölümüne kadar sürdü. Onunla en son Paris’e götürülmeden önce yattığı Cerrahpaşa Hastanesi’nde görüşmüştük.
On yıl geçmiş. Mehmet’i hep büyük başarıları ve çılgınlıklarıyla anıyor, özlüyorum.
Toprağının üzerinden ışıklar hiç eksilmesin.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği