Temiz Alın, Kirli Dudaklar Üzerine
Deniz Kavukçuoğlu
Son Köşe Yazıları

Temiz Alın, Kirli Dudaklar Üzerine

21.09.2011 04:00
Güncellenme:
Takip Et:
\n

Aradan epeyce zaman geçti, ortalık dindi. Şimdi salim kafayla düşündükçe Sayın Başbakanın, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile arasında geçen o öptürüp-öptürmeme tartışmasını büyük olasılıkla Mehmet Akif Ersoyun Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde geçen, Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker / Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer dizelerinden etkilenerek başlatmış olduğu kanısına varıyorum.

\n

Sayın Başbakanın, Sayın Kılıçdaroğlunun, özünde bir yüreklendirme deyişi olan, Gemilerini Gazze Limanı’na kadar götür, o zaman seni alnından öperim sözlerine işin içine kirli dudakları katacak ölçüde öfkeli bir yanıt vermesinin bir nedeni olmalıydı öyleyse.

\n

Sanırım olay, o kahraman sözcüğünde düğümleniyordu. Başbakan, toprağa düşmüş bir asker olmasa da sonuçta, özellikle de yandaşlarının gözünde bir kahramandı, Arap sokaklarının kahramanı

\n

O sokaklarda taşınan posterler, o sokaklarda yükselen övgü dolu sesler bunun kanıtı değil midir?

\n

Kahramanlar ise pak alınlarını her isteyene uzatmazlar, öpecek olanı kendileri seçerlerdi.

\n

Uzatma derken aklıma geldi. Başbakan bilindiği gibi uzun, Sayın Kılıçdaroğlu ise görece kısa boylu politikacılardır. Yan yana geldiklerinde bu boy farkını açıkça görüyoruz. Kafamda bir sahne kurguluyorum: Kılıçdaroğlu, Başbakanın alnını öpmeye çalışıyor, fakat olmuyor, çünkü yetişemiyor. Ya Sayın Başbakan iki büklüm eğilerek alnını Sayın Kılıçdaroğlunun dudaklarına uzatacak ya da Sayın Kılıçdaroğlu -artık ayakuçlarında mı yaylanır, yoksa bir tabureye mi çıkar-, Sayın Başbakanın alnına yetişmeye çalışacak.

\n

Fiziki yapıları böyle bir sahneyi zorunlu kılsa da bu biçimsel mantıklıkurgudan vazgeçiyorum. Çünkü her ikisinin de böylesi tuhaf bir sahnede rol almayacak kadar ciddi insanlar olduğunu biliyorum. Tek başına bu durum bile Sayın Kılıçdaroğlunun sözlerinin teşbihten öte somut bir istek olarak anlaşılmaması gerektiğini ortaya koyuyor sanırım. O halde basit bir teşbih Başbakanı niçin bu kadar öfkelendiriyor?

\n

Hijyenik bir tedirginlik olabilir mi? Kirli dudaklar sözü bu tedirginliğin bir yansıması mıdır? Mutlaka bir yanıtı olmalıydı bu soruların.

\n

Bu noktada Libyalı bir sokak Arapı yetişiyor yardımıma. Adını bilmediğimiz bu adam Başbakanı sokak ortasında birden karşısında görünce çok heyecanlanmış, sol eliyle Başbakanın ensesini tutarak başını kendine doğru çekip onu alnından öpmüştü.

\n

O anın fotoğrafı öptürüp öptürmeme dalaşının yaşandığı günlerde basında yayımlanınca şaşırmıştık. Libyayı ziyareti sırasında çekilen fotoğrafta, Başbakanın öpüldüğü anda yüzünde bir gülümseme belirdiği, dolayısıyla öpülmekten bir rahatsızlık duymadığı açıkça görülüyordu. Bundan hijyenik tedirginlik gibi bir çekincenin söz konusu olmadığını anlamıştık. Öyle ya, elin sokak Arapının dudaklarının temiz mi yoksa kirli mi olduğunu Başbakan nereden bilebilirdi ki?

\n

Demek ki sorun başka bir yerdeydi. İyi de nerede?

\n

Yukarıda, Kahramanlar alınlarını her isteyene uzatmazlar, öpecek olanı kendileri seçerler demiştim ya, sorun işte oradaydı. Nitekim Başbakan da Libyaya giderken, orada kendisine karşı şükran duyguları besleyen insanlar olduğunu, büyük olasılıkla bir öpülme eylemiyle karşılaşacağını mutlaka öngörmüş olmalıydı. Hazırlıklıydı.

\n

Ayrıca Libyadaki sokak Arapının eylemi ile Kılıçdaroğlunun istemi arasında belirgin bir fark vardı. İlki bir şükran ifadesiyken ikincisinde yüreklendirme örtüsünün altında bir meydan okuma gizliydi. Başbakan da gerçek bir Kaşımpaşa delikanlısı olarak façayı bozdurmamış, raconun gerektirdiği sertlikte Kılıçdaroğluna karşı çıkmıştı. Karşı çıkarken kullandığı kirli dudaklar sözcükleri ise mecazianlamda değerlendirilmeliydi.

\n

Kılıçdaroğlu da zaten sorunu üstelememiş, öptürmezsen öptürmedavranışını yeğleyince tartışma kapanmıştı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekinin olayın kişisel şecereler bağlamında ele alınması önerisine ise pek ilgi gösteren olmamıştı. Olay buydu!

\n

Değerli okurlarım, Türkiyede siyaseti ve siyasetçilerin davranışlarını anlamanın ancak bu tür ciddi ve ayrıntılı irdelemelerle mümkün olacağına iyice inanıyorum artık. Yoksa şu sıralar alevlenerek hızlanan Şerefsiz kim? türünden tartışmaları nasıl izleyebiliriz? Bilmem siz ne düşünürsünüz?

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Veda (28.09.2018)

Veda

Devamını Oku
28.09.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Devamını Oku
13.07.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Devamını Oku
11.07.2018
Ağlamak

Ağlamak

Devamını Oku
04.07.2018
Mutlu sona doğru

Mutlu sona doğru

Devamını Oku
22.06.2018
Yorgunluk

Yorgunluk

Devamını Oku
20.06.2018
Tatarböreğini sever misiniz?

Tatarböreğini sever misiniz?

Devamını Oku
15.06.2018
Dertleşme (13.06.2018)

Dertleşme

Devamını Oku
13.06.2018
Elinizi tutan mı vardı?

Elinizi tutan mı vardı?

Devamını Oku
09.05.2018
Abdullah Gül: Nereden nereye?

Abdullah Gül: Nereden nereye?

Devamını Oku
27.04.2018
Baskın

Baskın

Devamını Oku
20.04.2018
İzmir bir başka…

İzmir bir başka…

Devamını Oku
18.04.2018
Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Devamını Oku
11.04.2018
SAPTAMALAR 2

SAPTAMALAR 2

Devamını Oku
06.04.2018
Saptamalar

Saptamalar

Devamını Oku
04.04.2018
Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Devamını Oku
21.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Devamını Oku
16.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Devamını Oku
14.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Devamını Oku
09.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Devamını Oku
07.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Devamını Oku
02.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Devamını Oku
28.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Devamını Oku
23.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Devamını Oku
21.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Devamını Oku
16.02.2018
Hayalet gemiler

Hayalet gemiler

Devamını Oku
09.02.2018
Gecede İstanbul

Gecede İstanbul Deniz Kavukçuoğlu yazdı...

Devamını Oku
07.02.2018
Gerçeklerimiz

Gerçeklerimiz

Devamını Oku
02.02.2018
Ne yazacağını bilememek

Ne yazacağını bilememek

Devamını Oku
31.01.2018
Akıntıya karşı durmak

Akıntıya karşı durmak

Devamını Oku
24.01.2018
Dünden bugüne (19.01.2018)

Dünden bugüne

Devamını Oku
19.01.2018
Şiddet ve eğitim

Şiddet ve eğitim

Devamını Oku
05.01.2018
Bunlara mecbur muyuz?

Bunlara mecbur muyuz?

Devamını Oku
03.01.2018
Hayatın içinden

Hayatın içinden

Devamını Oku
29.12.2017
‘Bir telefonu bile yok!’

‘Bir telefonu bile yok!’

Devamını Oku
22.12.2017
Umut (20.12.2017)

Umut

Devamını Oku
20.12.2017
Diren Gökçeada!

Diren Gökçeada!

Devamını Oku
08.12.2017
Çürüyen çöp, çürüyen insan

Çürüyen çöp, çürüyen insan

Devamını Oku
01.12.2017
Polisiye filmi izler gibi

Polisiye filmi izler gibi

Devamını Oku
29.11.2017
Singapur’dan Türkiye’ye

Singapur’dan Türkiye’ye

Devamını Oku
17.11.2017