Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Abdullah Gül niye hüsrandır?
Gül’ün TV’de konuşacağı duyulunca bir heyecan dalgası esti. Bülent Arınç gibi çıkıp meydan okur mu beklentisi oluştu.
Tabii ki böyle olmadı, Gül bildiğiniz temkinli konuşmalarından birini yaptı, hatta Erdoğan’ın hoşuna gidecek birkaç cümle de etti. Basını eleştirdi, gazetecilerin kutuplaştığını, gazetelerin PR organı haline geldikleri söyledi. Sanki gazeteler, kendi kendilerini basıyor, terör soruşturmasını medya kendisi başlatıyormuş gibi.
Gül’ün, Erdoğan’a karşı Arınç gibi dobra dobra konuşması hiçbir zaman mümkün olamaz. Hele Arınç gibi “Eskiden bizdik, şimdi ben olduk” diye meydan okumasını bekleyenler hep hüsrana uğrarlar.
Gül, Erdoğan’ı kızdıracak tek kelime etmez, bundan kaçınır, aslında korkar da. Çünkü bunun haklı gerekçeleri vardır.
Öncelikle Gül, bu kadar temkinli olmasına rağmen, Erdoğan’ın güveninden şüphelidir.
Çankaya’da iki dönemi sınırlamak için Erdoğan’ın sadece kendisine özel kanun çıkardığını unutmaz. Ayrıca AKP kongresini, Gül’ün Çankaya’daki son gününe denk getirip, ortada bir günlük ihtimal bırakmamaya çalıştığını da çok iyi bilir. Olur ya Gül iner, parti liderliğine aday olur diye...
Erdoğan’ın öfkesinin bedeli ağırdır.
Bu yüzden Çankaya’da geçirdiği 7 yılda AKP’nin gönderdiği 900 küsur yasadan sadece çok önemsiz birkaçını veto etmiştir.
Bu yüzden Erdoğan, Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’na sinirlenip, salonu terk ederken, Cumhurbaşkanlığı protokolünü bir kenara atarak, peşinden gitmiştir.
Görev süresinin bitmesinden sonra Huber Köşkü’nde birkaç ay fazladan kaldığı sırada, Erdoğan’ın adamlarının durmadan “Gül için bu kadar memur çalışıyor, bu kadar araç görevli” haberlerini sızdırdığını da bilir.
Ve daha önemlisi, aile bireylerinin ticari ilişkilerinin, Erdoğan’a rağmen ileriye gidemeyeceğinin farkındadır. Cumhuriyet’ten Çiğdem Toker’in ortaya çıkardığı, oğlunun Araplarla rüzgâr santralı lisans alışverişinin, ancak Ankara’nın şefaatiyle gerçekleşeceği nettir.
Kurduğu vakfa, İstanbul’un en güzel yerinde tarihi bir binanın tahsis edilmesinden tutun, buradaki çalışanların devletten geçinmesi de, altındaki siyah otomobillerin giderlerinin karşılanması da hep Ankara onayına muhtaçtır.
Ancak Arınç öyle değildir. Evlat acısı çekmiş, bir lokma bir hırka diyen, altında eski bir otomobil bulunduğunu gururla anlatan, lüks villaları değil, küçücük bir evi tercih eden ve dindarlığı, her türlü haramdan uzakta durarak yaşaması gerektiğine vâkıf Bülent Arınç farklıdır. Bazen kadınlara yönelik laflarıyla kantarın topuzunu kaçırır ve milyonları kızdırır ama Hazreti Muhammet’in şu hadisini çok iyi bilir:
“Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. Her kim bu şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, şerefini de korumuş olur.”
Müdanaası yoktur Arınç’ın, bir gün çıkar, Gökçek’e çatar, bir gün Erdoğan’a çatar.
O yüzden siz Gül’den fazlasını beklemeyin.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği