Gidenler, gelenler ve sakatlar… Galatasaray’ın kadrosunu belirleyen bu çerçeve, kağıt üzerinde en mantıklı seçimlerden oluşuyor. Öte yandan sahaya yansıması farklı. Eren ve Belhanda, olması gereken seviyenin altında. Sinan, içten çabalarına rağmen oyuna tempo katmaya yetemiyor. Üzerine Nagatomo-Onyekuru’nun henüz birbirine tam alışık olmaması da geliyor. Böylece G.Saray, topa ve oyuna hakim ancak gol yollarında son derece kısır bir tablo çiziyor. Alanyaspor’a gelince... Onlar da tabloyu tamamlıyor. Gol atmaya niyetlendikleri tek pozisyon 16. dakikada Bobo ve Muslera’nın karşı karşıya kalışı ki; Muslera’nın mucize kabilinden durdurduğu bu vuruş, aynı zamanda Alanyaspor’un içindeki bütün futbol oynama arzusunu da durduruyor. Bu dakikadan itibaren Alanyaspor’un genel çabası top oynatmamaya yönelik. 37. dakikada bir duran topla başlayıp Sinan ve Eren’in ortak çabası sonrası kale çizgisinde Fernando’nun önünde kalan topu o ağlara yollayınca G.Saray, çok basit bir noktayı hatırlıyor: Gol atabileceğini!!! İlk yarının tüm sorgulanan futbolcuları, 2. devrede peşpeşe çıkıyor sahneye... 49. dakikada Sinan’ın uzaktan vuruşu savunmaya çarpıp ağlara gidiyor. 54. dakikada Sinan’ın asisti, Eren’in son vuruşuyla 3. golü getiriyor. 56. dakikadaysa maçın 4., Emre’nin de ilk ve son derece yaratıcı golü geliyor. 82. dakikada Onyekuru ve 84. dakikada Emre’nin golleriyle G.Saray, tüm hünerlerini bir yarıya sığdırırken takımın tüm yenileri de seyirciye müthiş bir selam gönderiyor.
Yazarın Son Yazıları
Galatasaray’ın, ilk düdükten son düdüğe; performansını düşürmeden yüksek tempolu, baskılı ve organize bir futbol sergilediği doğru.
Belki maç başlamadan önce, Galatasaray’ın Avrupa yorgunu olması ve birinci kalecinin sakat olması avantaj gibi gözükmüştür Antalyaspor teknik heyetine.
Galatasaray, maçın ilk 45’te, Samsunspor ligin büyüklerinden rahatça puan koparan, dişli takımlardan biri değilmiş, hatta hiç yokmuş gibi oynuyor.
İstanbul derbilerinden, heyecan, çekişme, güzel futbol beklemeyeli çok oldu... En fazla, “Olay çıkmasa bari” temennisinde bulunabiliyor insan. Maç en azından bu beklentiyi karşılıyor.
Eksik ve tuttuk…
Galatasaray için maç, klişe bir pembe dizi gibi başlıyor…
İki Galatasaray var, Kocelispor deplasmanında. İlk yarıda “Ne de olsa sınıf birincisiyim. Çalışmadan geçerim” rahatlığıyla çıkıyor sahaya. Çabalamıyor, konsantre olmuyor…
Tıpkı, arılar gibi, iki takım da vızır vızır...
Yorgun Galatasaray, önce vasat bir oyun sergilerken pozisyon yaratma işini tek kişiye; maçın en hırslısı Osimhen’e bırakıyor.
Galatasaray maça, yelkeni rüzgâr dolan bir cruiser gibi başlıyor, ilk on dakika böyle devam ediyor.
Milli maçlar sonrası yorgun ya da Şampiyonlar Ligi öncesi heyecanlı; Galatasaray, normaline göre durgun bir futbol oynuyor.
Yorgun Galatasaray ve rakibini iyi çalışmış bir Beşiktaş...
Sırasıyla Yunus (23), Icardi (45+1) ve Torreira’nın (65) golleri, istikrarlı bir baskının değil yakalanan fırsatlara eklenen kişisel becerilerin ürünü.
Heyecanlı ve tedirgin G.Saray maça bocalayarak başlıyor.
Olimpiyat Stadı’nın lanetinden midir, verilen aranın rehavetinden mi bilinmez...
Galatasaray, evinde konuk ettiği Çaykur Rizespor karşısında “dalgalı” bir futbol sergiliyor...
Galatasaray, geçen sene olduğu gibi bu yıl da “her maça bir kahraman” trendini sürdürüyor. Topla oynama oranının yüzde 70’e varması yanıltıcı olmasın.
4 dilimi var G.Saray-Karagümrük maçının.
Gaziantep ile Galatasaray’ın karşı karşıya geldiği sezonun ilk maçının açmazı şu:
Erden Timur, Galatasaray’da yeni bir görev üstlenmeyeceğini açıkladığında, tüm camia endişeyle beklemişti yeni sezonu: Bu futbolcuları kim motive edecek?
Galatasaray, yaşadığı ‘sevinçli telaş’la biraz bocalasa da 26’da Osimhen’in golüyle rahatlıyor.
Yolundan şaşmadı
Birlikte
Tam takım devam
Yürüyeduruyor
‘Çok’ ile ‘hiç yok’
Koltuğunda rahat
Kadıköy hatırası
3 puanın günahı
Taşikardisiz 3 puan
Uyuyan dev
Kim kurtuldu?
Langırt
Yokluğu yara
Mesele
Nasıl olacak?
Tutuk ama istikrarlı
Uyanış
Kilit son maça
Azı dişi!