Bu hafta Selahattin Demirtaş kararı bekleniyor

Bu hafta Selahattin Demirtaş kararı bekleniyor

26.09.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Anayasamıza göre Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, AİHM kararlarına uymak zorundadır.

Uymazsa, Mahkeme, Türkiye’yi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ni şikâyet eder ve Komite, Türkiye hakkında, son aşaması Konsey üyeliğinden çıkarmak olan bir dizi yaptırım uygular.

AİHM, Demirtaş ve Kavala davalarında verdiği kararlara uymadığı için Türkiye’yi, Bakanlar Komitesi’ne şikâyet etti.

Bakanlar Komitesi, Demirtaş’ın serbest bırakılması için Türkiye’ye önce 22 Haziran’a kadar süre vermişti. Fakat Türkiye bir eylem planı sunmayınca bu süre 30 Eylül’e uzatıldı.

Süre önümüzdeki perşembe günü bitiyor.

Konu çok güncel olduğu için, bugünkü yazımı Türkiye, Avrupa Konseyi ilişkilerine ayırdım.

Geçen haftaki yazım üzerine emekli Büyükelçi Süha Umar, deneyimlerini aktardığı bir mektup yolladı.

Konu hakkında çok önemli tarihsel bilgiler içeren ve bugünkü durumun eskiyle karşılaştırmalı olarak ne kadar vahim olduğunu anlatan bu mektubu aşağıda yayımlıyorum.

***

“Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Türkiye’ye, Demirtaş ve Kavala hakkındaki AİHM kararlarını yerine getirmesi için süre vermesi, bildiğim kadarıyla, bugüne kadar başka bir örneği bulunmayan ve ciddi gelişmelere yol açabilecek bir karar.

Avrupa Konseyi Statüsü’nün 3. Maddesi, üye devletlerin, hukukun üstünlüğü ve hükümranlıkları altında bulunan her bireyin insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanmaları ilkelerini kabul etmelerini şart koşar.

7. Madde, üye devletlere, istedikleri zaman Konsey’den çekilme hakkı tanır.

8. Madde ise Bakanlar Komitesi’nin, Statünün 3. Maddesi’ni ciddi biçimde ihlal eden bir üyenin temsilini askıya alma ve 7. Madde çerçevesinde Konsey’den çekilmesini önerme; üye ülke çekilmediği takdirde, söz konusu devleti Konsey’den çıkarma yetkisine sahip olduğunu hükme bağlar.

Bakanlar Komitesi’nin aldığı karar, bu sürecin başlatılabileceğine işaret etmektedir.

Böyle bir sürecin Türkiye açısından sonuçları sadece Avrupa Konseyi ile sınırlı kalmaz. Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde siyasi, ekonomik ve sosyal ciddi sorunlara yol açar.

Türkiye, 1949 yılından beri kurucu üye olarak kabul edildiği Avrupa Konseyi içinde böyle bir kararla ilk kez karşılaşmaktadır. Durumun ciddiyetini hatta vahametini vurgulamak açısından aşağıdaki iki örnek çok çarpıcıdır.

Avrupa Konseyi’ne üye bir devletin karşılaşabileceği en vahim durum, ülke yönetiminin darbe ile el değiştirmesidir. Bu halde o ülkenin Konsey üyeliği neredeyse otomatik olarak sona erdirilir. Nitekim Yunanistan, albaylar darbesi üzerine Konsey’den çıkarılmıştır.

1980 askeri darbesi sonrasında ise üstelik Türk parlamenterlerin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden çıkarılmış olmalarına karşın, Türkiye’nin Konsey üyeliği devam etmiş, demokrasiye dönmesi için bir süre de belirlenmemiştir. 

Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından, insan haklarını ihlal ettiği savıyla iki kez AİHM’ye şikâyet edilmiştir. (1. ve 2. Kıbrıs Rum Müracaatları)

Bu başvurular Türkiye’nin aleyhine sonuçlanmış, Mahkeme, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni, AİHS’yi ihlal ettiğine karar vermiştir.

Bu karar Bakanlar Konseyi’ne geldiğinde ise Konsey gerekli olan 2/3 çoğunlukla aldığı kararında, AİHM raporunu not etmekle yetinmiş, bir yaptırım olarak öngörülen ‘...AİHM Raporunu açıklar-...Publishes the Report’ ifadesini de ‘AİHM Raporunu kamuoyuna duyurur-...makes the Report public.’ (ikinci cümlenin Türkçe çevirisi benim. E.K.,) biçiminde yazarak, yaptırım olmaktan çıkarmıştır.

1978-1983 yılları arasında, Avrupa Konseyi Nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği müsteşarı olarak bizzat içinde yaşadığım bu iki olaya ve Bakanlar Komitesi’nin o dönemdeki tutumuna bakarak, Türkiye’nin bugün geldiği yerden, bunun sonucu olarak karşı karşıya bulunduğumuz durumdan üzüntü; bunun olası sonuçlarından ise endişe duyuyorum.”

***

Değerli büyükelçi Süha Umar, geçmişten verdiği örneklerle, Avrupa Konseyi’nin çok daha vahim olaylar, durumlar ve davalar karşısında bile Türkiye’ye bugün davrandığından daha müsamahalı davrandığını belirtiyor ve bugün gelinen noktada duyduğu kaygıları dile getiriyor.

Değerli okurlarım, iktidarın ideolojik saplantıları ve beceriksizlikleri yüzünden sergilediği iç ve dış politikadaki yanlış tutum ve davranışlar, Türkiye’ye, komşuları ve müttefikleri nezdinde sürekli olarak zemin kaybettiriyor.

Son Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinden sonra belirginleşen soğukluğa ek olarak Avrupa ile de yaşanacak yeni bir kriz, ekonomik ve toplumsal büyük maliyetler ödeyerek sığınmacılar konusunda elde ettiği pazarlık gücüne karşın, Türkiye’yi sadece siyasal olarak değil, zaten karşı karşıya olduğu buhranı daha da artıracağı için, ekonomik olarak da çok zor durumda bırakabilir.

İnsan ülkesinin düştüğü bu duruma, aynen Süha Umar gibi, gerçekten çok üzülüyor ve olası sonuçlarından da çok kaygılanıyor.

Dilerim iktidar, yeni sorunlar yaratacak, maliyetleri çok yüksek olan, akıldışı, çılgınca çözümler aramaz!

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025