Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dersimliler ve Cumhuriyet
Nurettin Karsu, mektubunun dün yayımladığım bölümünde, Dersimlileri, onlara karşı oluşan önyargıları anlatıyor, Dersimlilerin Cumhuriyete bağlı olduklarını ve Şeyh Sait isyanına katılmayı reddettiklerini belirtiyor ve devletin gücü hakkında pek de bir fikirleri olmadığını söylüyordu.
Bugün, okurlardan pek çok yorum alan bu ilginç mektubun en tartışmalı bölümlerinden biriyle devam ediyorum...
Unutmayın bu düşünceler benim değil, Karsu’nundur...
İçlerinde katıldıklarım var, katılmadıklarım var...
Bana sataşmanızın bir anlamı yoktur!
***
“...Dersim’in ayrı bir devlet kurma, ülkeyi bölme, ordu ile vuruşma diye bir amacı da, gücü de yoktu.
Olması da olanaksızdı.
Onun tüm derdi, beklediği, Cumhuriyetin kendisine sınıfsız vatandaş olarak sahip çıkması, artık ötelenmiş zenci sayılmaması, açlık ve yoksulluğuna son verilmesiydi ve yüzyıllardır bunu bekliyor ve hak ettiğine inanıyor, çilesinin bitmesini istiyordu.
İlk Meclis’in Dersim Milletvekili Diyap Ağa, Atatürk’ün en yakın ve en sadık dostuydu.
Yunan orduları Polatlı önlerine geldiğinde, Meclis’te başkentin Kayseri’ye taşınması tartışmalarında Diyap Ağa söz alır:
‘Buraya vatanı kurtarmak için ölmeğe geldik, kaçmak için değil’ diye gürleyince herkes susar, Atatürk de rahatlar...
Dersim’e askeri harekâtın başlamasından, yani 1938’den önce, Dersim’in ileri gelen en büyük Şeyh Hasan Aşireti Reisi Seyit Rıza, doğrudan Atatürk’e mektup yazar:
‘...Şayet hükümet hizmet ve sadakatimizden şüphe ederse, abavü ecdadımızın eskiden geldiği Yukarı Türkistan, Horasan Vilayetine bütün mensubini aşiretimizle hicret etmeğe himmet buyursun…’ (Bu tarihi belge resmi arşivlerde mevcuttur.)
Atatürk’ün ağır hasta olduğu günlerde bununla ilgilenmesi, doğaldır ki olanaksızdı.
Silahlı harekât başlamış, aşiret bozulmuş, aralarına nifak sokulmuş, yoksulluk ve cehalete tutsak olmuş Dersim, bu kez de kurbanlarla karşıladığı kendi Cumhuriyet ordusunun hedefi olmuştu...
Selçuklu’dan ve Osmanlı’dan gördüğü darbeyi Cumhuriyet’ten beklemiyordu.
Dojik Dağı’nın yağız Türkmeni Kızılbaş Dersimli’nin, 1230 yılından sonra Dojik Dağı’nın zirvesinde mezarına koyduğu Sultan Baba’yı (Celalettin Harzemşah’ın), Munzur Baba’yı ve Düzgün Baba’yı imdadına çağırmaktan başka çaresi kalmamıştı...”
***
Devamı, son bölümle perşembeye...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti