Hapse girmek için gelenler

15 Kasım 2016 Salı

Sana kumpas kurulduğunu biliyorsun...
Haklı olduğunu biliyorsun...
Yurtseversin, hainlikle suçlanıyorsun...
Demokrasiyi, insan haklarını, barışı savunuyorsun...
Demokrasiye, insan haklarına, barışa inanarak, üzerine düşen eğitim, öğretim veya gazetecilik görevlerini yapmaya çalışıyorsun...
Barışçısın ama terör örgütüne destek vermekle suçlanıyorsun!
Ülke dışındasın...
Hakkında tutuklama kararı var!
Dönersen, haksızlığa uğrayacağını, haksız yere hapse atılacağını düşünüyorsun...
Ve geliyorsun:
Hapse girmek için!
NEDEN?

***

Masum olduğunu, haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde, sonu bilinmeyen bir hapis serüvenine kurban edileceğini düşünen bir insan, hangi koşullar altında, niye ülkesine döner?
Bu konu bir köşe yazısında irdelenemeyecek kadar derin:
Üzerine ciltler dolusu kitaplar yazılabilir.
Bugün sadece bazı somut ve nesnel bilgiler vereceğim!

***

Haber 1
Balyoz Davası’nda yurda dönenler de ceza
aldı.

NATO’da görevliyken Türkiye’ye gelerek teslim olan Tuğgeneral Hakan Akkoç ile Basra Körfezi’nde görevliyken gelen Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul da ceza alan sanıklar arasında yer aldı.
Haber 2
Yurda döndüğü halde hapse atılan Albay tazminat kazandı.
Deniz Kurmay Albay Derya Ün’ün, BALYOZ davasında haksız yere hapiste kaldığı gerekçesiyle açtığı tazminat davasında Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi idareyi “ağır kusurlu” buldu. Ün’ün yurtdışından ifadeye gelmesine rağmen tutuklanmasını yasalara aykırı bulan mahkeme, idareyi 850 bin lira manevi, 144 bin lira maddi olmak üzere 994 bin lira tazminata mahkûm etti.
Haber 3
Bildiri imzalayan Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı 30 Mart’ta Türkiye’ye geldi ve tutuklandı.
Dönüş gerekçesini şöyle açıklıyordu:
“Bu açıklamayı birliktelik ve dayanışmamıza verdiğim kıymete ve bunun bana verdiği moral güce istinaden yapıyorum. Dönüşüm elbette yürekten ve iradi karardır. Benim açımdan olmazsa olmaz bir karardır. Tıpkı attığım imza, okuduğum basın açıklaması kadar olmazsa olmaz. Barış içinde, eşit, farklı ve birlikte yaşanabilecek, amasız ve fakatsız bir demokratik ülkeye olan inancım kadar da nettir. Ben barış mücadelesini bir süreç olarak görüyorum. Şu an bir an’ındayız. Geçmişi vardı ve devamı gelecek.
Her şeye rağmen bu memleketten umudu kesmedim, barış istedik, sözümüzün arkasında ne olursa olsun duracağız, hak ihlallerinin süregeldiği üniversiteleri de teşhir edeceğiz, üniversiteyi de dönüştüreceğiz dedik, bu ülkeyi de… Bu ülkenin gençleri için, çocukları için, zorla bıraktırıldığım öğrencilerim için bu vefa borcum var. Haklı olmanın iç huzuru ve onuruyla eğer karşılığı budur diyorlarsa buyursunlar. İçinde olarak içinden, başımız dik savunmamızı da yaparız, çıkar yolumuza devam da ederiz.
Kalp yükümüz ortak arkadaşlar… bir arkadaşımızla özel yazışmamızda dediğimiz gibi. Bir duvarın ne tarafında olduğumuzun ehemmiyeti yok zihnimiz özgürleşmedikçe. O duvarları kaldıracağız ve özgürleşeceğiz. İçeriden ve dışarıdan. Ben şimdi orada olmalıyım. Socrates’in Savunması’nı bilirsiniz hepiniz elbette. ‘Sürgün bir insana verilecek en büyük cezadır’ der ve ben kendi özgür irademle seçmediğim bir hayatı yaşayamam. Bu o zaman ben olmam. Barış sözümün arkasında duracağım, mücadeleye devam edeceğim.
Bu benim için son Haziran’dan bugüne insan olmanın, insan kalmanın da tek yoludur. Bilimsel çalışmaya, araştırmaya ve üretime devam edebilmemin de.
Haber 4
Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin tutuklanması sırasında yurtdışında olan İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay 11 Kasım’da geldi ve hapse atıldı.
Akın Atalay, yurda niçin geleceğini şöyle açıklamıştı:
“Bu dönüşü ‘kahramanlık’ olsun diye yapmadığımı, genellikle serinkanlı olarak ve duygularımdan ziyade akıl ve mantık süzgecinden geçirerek ortak yararlar için en doğru kararı vermeye çalıştığımı bilmenizi isterim.
Dönüş kararını vermemdeki temel belirleyiciler;
- Gazetemizin başını öne eğdirmemek,
- Cumhuriyet gibi köklü bir geçmişe, onurlu duruşa ve haklı bir saygınlığa sahip bir gazetenin, başkan vekili ve İcra Kurulu Başkanı üzerinden kaçaklık’, ‘firar’, ‘suçlu’ gibi olumsuz iftiralara maruz kalmasına neden olmamak,
- Türkiye’nin demokratik, laik bir cumhuriyet, insan haklarına dayalı sosyal bir hukuk devleti olması için yılmadan mücadele eden insanlarına ve ülkemin güzel geleceğine olan umudumu ve inancımı eylemli olarak da göstermek,
- Kaçma şüphesiyle tutuklanan dokuz arkadaşımızın aleyhinde olacak şekilde ‘bakın işte bazıları nasıl kaçtıysa, serbest kalırsa bunlar da kaçabilir şeklinde bir mazereti kullanabilmelerini engellemektir.”

***

Bu objektif bilgi ve belgeler burada dursun...
İnsanların hapse girmek için niçin ülkelerine geldiğini irdelemek, psikoloji, sosyal psikoloji, sosyoloji, ahlak, hukuk ve siyaset alanlarını ilgilendiren çok zor bir çaba...
Elimden geleni yapmaya çalışacağım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları