Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Laiklik ve devlet

05 Ocak 2017 Perşembe

Allah gani gani rahmet eylesin, Anayasa Profesörü Bahri Savcı çok iyi bir hoca, çok iyi bir insandı.
Türkiye’yi bugünlere taşıyan 12 Eylül 1980 darbesi, bütün otoriter rejimlerin hayal ettiği gibi, eğitimi ve bu arada üniversiteleri de kendine râm etmek için, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nu kullanarak tasfiyeye giriştiğinde emekliliğine birkaç ay kala, görevinden alınmıştı.

***

Her otoriter rejimin yaptığı gibi, 12 Eylül askeri darbesi de, muhaliflerini susturmak için bir ideolojik kılıf icat etmişti:
Birbirine ters ideolojileri içerdiği için alay konusu olan “Anarşist, Komünist ve de Maoist” etiketi, tasfiye için kullanılıyordu.
Her baskı döneminde olduğu gibi iktidar, “Sayın muhbir vatandaşların” böyle “hainleri” ihbar etmelerini istiyordu. (“Hain” sözcüğünü sevmem ve kullanmam. Sadece o dönemin havasını yansıttığı için mecburen atıf yaptım.)
Her dönemde görülen iktidar borazanı, iki ş ile, “şeddeli”, aşşağılık medya mensupları, askerlerin gözüne girmek için, aydınları, yazarları, üniversite hocalarını ihbar etmeye başlamıştı.
Oysa, anarşi ve terör en çok üniversitelere ve akademisyenlere zarar vermişti:
Öldürülen aydınların önemli bir bölümü, demokrat kimlikli üniversite hocasıydı...
Bunlar kategorik olarak şiddete, anarşiye karşıydılar.
Ama üniversitelerde temizlik yapmak isteyen askeri yönetim 1980 öncesinde ülkeyi pençesine almış olan anarşinin faturasını üniversiteye kesmeye karar vermişti...
Cuntanın lideri Kenan Evren açıkça aydın düşmanlığı yapıyordu. (Aziz Nesin’le birlikte hazırladığımız “Aydınlar Dilekçesi” serüvenini çok yazdım. Yine yazacağım.)

***

Sevgili hocam Bahri Savcı da işte bu cadı avının bir kurbanıydı.
Kendisini anımsamamın nedeni, son derece zarif bir insan ve değerli bir Anayasa Profesörü olan hocamın laiklik tanımıdır:
“Laiklik, sadece din ile devlet işlerinin ayrılması değildir, din adına insanlara baskı yapılmasını önlemek için devletin aktif olarak görevi vardır” derdi.
Sanıyorum, tarikatlarla ve özellikle de Gülen Cemaati ile işbirliği yapan, Anayasa’ya da zorunlu din dersini sokan 1980 askeri yönetiminin, onu 1402’lik olarak görevden almasının önemli bir nedeni de o dönemde açıkça vurgulayarak dile getirdiği bu laiklik anlayışıydı.

***

Son günlerde, Hürriyet’te Ahmet Hakan’ın Atatürk ve laiklik konusundaki olumlu yorumlarını gördükçe aklıma Sevgili hocam Bahri Savcı ve onun laiklik tanımı geliyor:
Ahmet Hakan haklıdır: Laiklik ilkesi, Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde barış içinde birlikte yaşamanın güvencesidir...
Ayrıca çağımızı kana bulayan dincitarikatçı- mezhepçi teröre karşı da en büyük sığınak, en etkili ilaçtır!
Yeter ki devleti yönetenler, savcılar, yargıçlar, medya mensupları, laiklik ilkesinin Anayasamızda yazılı olduğunu...
Laiklik ilkesinin bütün vatandaşların vicdan özgürlüğünü güvence altına aldığını...
Ve laikliği anlatmanın suç olmadığını, tam tersine anarşi ve teröre karşı demokrasiyi savunmak anlamına geldiğini anımsasınlar!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları