Cuma günü gazetemi açtım: Birinci sayfada bir fotoğraf.
“Diyanet şenlik yaptı” başlığı altında 4-6 yaş arası küçük çocukların “başları örtülmüş, bir örnek giydirilmiş” fotoğrafı.
Türkiye’min eğitimde geldiği noktanın fotoğrafı bu.
Aynı gün gazetem Cumhuriyet, bir eğitim eki verdi.
Eki dikkatle okuyunca yazan uzmanların da okullarını tanıtanların da çağın eğitimi ile ilgili yararlı bilgiler verdiğini görüyorsunuz.
Ama Türkiye’min gerçeği bu ekte değil, birinci sayfadaki fotoğrafta.
ÇOCUĞUN ZİHİNSEL İSTİSMARI
4-6 yaş arası “küçük çocukların” soyut kavramlara dayalı Kuran kursu gibi, din eğitimi gibi, değerler eğitimi gibi zihinsel telkinlere maruz bırakılmasının “pedagojik taciz” olduğunu daha önce de çok yazdık, açıkladık.
Bu konunun Milli Eğitim Bakanlığı’nca üniversitelerin “erken çocukluk eğitimi” bölümlerine getirildiğini, oralardan olumsuz görüşler alındığını biliyoruz.
Son olarak konunun uzmanı Prof. Dr. Adalet Kandır’ın bu konudaki görüşlerini açıkladığını, bu eğitimlerin olumsuz etkilerini belirttiğini yazmıştık.
Erken çocuklukta yaşanan bu olayın nasıl yaşam boyu sürecek bir “şartlandırma” olduğu açıktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, “4-6 yaş arası çocuklara yapılan Kuran kursu eğitiminin 10. yıl şenliklerinde bu eğitimin 10 yıldır sürdüğünü, bir milyon çocuğun mezun olduğunu” açıklamış.
Bu durumda biz hangi eğitimden söz ediyoruz, eğitimin hedefinin ne olduğunu nasıl açıklıyoruz?
Ülkemin turnusol kâğıdı testi bu olmalıdır.
ŞİMDİ SORUYORUM!
Tarih, 9 Haziran 2023, ülkemin siyaseti neyle uğraşıyor?
CHP seçimi kaybetmiş, kendine göre bir değişim yapma peşinde. Kurultaylar, delegeler konuşuluyor. Genel başkan istifa etsin mi, etmesin mi yorumlanıyor.
Ne oldu? CHP muhalefet görevini bıraktı mı?
Bu olaya ilişkin bir görüşü var mı acaba?
Kemal Kılıçdaroğlu bu “çocukların zihinsel şartlanması” konusunda ne düşünüyor, ne yapıyor?
Ekrem İmamoğlu bu konuda ne düşünüyor, ne açıklıyor?
Muhalefet bu konuda ne yapmayı düşünüyor?
Atatürk Cumhuriyeti’nin temeli “laik eğitim”dir.
Bu konuda CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ne düşünüyor, ne yapıyor, ne yapmayı planlıyor.
Güçlendirilmiş parlamenter sistemi neden istiyorsunuz?
Demokratik özgürlükleri neye dayandırıyorsunuz?
Özgür düşünceli, özgür iradeli yurttaşların nasıl yetiştiğini düşünüyorsunuz?
Eğer 4-6 yaş çocuklarınız o yaşlarda inanç motifleriyle şartlandırılıyorsa sonraki eğitimlerden ne bekliyorsunuz?
Neden seçimdeki kampanyalarınız etkili olmadı?
Deprem bölgesinde acı çeken, sıkıntı çeken insanlar neden size oy vermedi?
Tarikatlarla cemaatlerin ülke genelindeki yerleri, rolleri, etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Size soruyorum.
Bunlara verecek net yanıtlarınız yoksa sizler de dolaylı yollarla ülkemi yöneten “despotik yönetime” destek veriyorsunuz demektir.
Demokratik Cumhuriyet vatandaşını 4-6 yaş arasında kaybederek ülkeyi çağdaş uygarlığa taşıyamazsınız.
Sadece koltuklarınızı korumak için yapacağınız siyaset bir oyundan öteye gitmeyecektir.
Yeniden iktidarını sürdürme ruhsatını alan 21 yıllık yönetim bildiği yolda yürümekten başka bir şey yapmayacaktır.
Yeni kabinede yer alan bakanların yeni şeyler yapacağını sanmak bir yanılsamadır.
Var olan iktidar “ihvancı siyasetini” içerde ve dışarıda sürdürecektir.
Yeni milli eğitim bakanı “4-6 yaş arası çocukların eğitim adı altında zihinsel şartlandırılması” konusunda hiçbir şey yapamaz, onaylayacağı görülecektir.
VATANDAŞLARA ÇAĞRIMIZDIR
Bu ülkenin düşünen insanları, sorumluluk duyan insanları,
Size sesleniyoruz:
Anneler babalar, anne baba olmasa da vatandaşlar, eğitim adı altında yapılan bu zihinsel şartlandırmaya karşı çıkın.
Karşı çıkın, itiraz edin, sesinizi yükseltin.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği karşı çıkıyor.
Eğitim derneklerine, sendikalarına yazın, imza toplayın.
Muhalefet partilerine toplu imza ile başvurun, onları uyarın.
Okul-aile birlikleri toplantılarında dile getirin.
Geleceğinizin buna bağlı olduğunu bilin.
Ülkenizi korumanın yolunun buradan geçtiğini görün.
Kendi sorumluluğunuzu başkasına bırakmayın.
Vatandaşlık haklarınızı kullanın.
Mücadele şimdi başlıyor, unutmayın.
Gelecek kendi ellerimizdedir.
Ya hep ya da hiç...
