Erdener Yurtcan

Yargı Reformunda Bir Satır Başı

19 Mart 2010 Cuma

Önerilen modelde adalet hizmetinin üç temeli olan yargıçlık, savcılık ve avukatlık ‘Yüksek Adalet Kurumu’ içinde toplanmaktadır.

Uzunca bir süredir AB’ye giriş sürecinde hukukumuzu yeniliyoruz. Büyük bir çaba içinde temel yasalarımızı yeniden yapıyoruz. Bunun AB üyeliği için önemini biliyoruz. AB kanadında da değerlendirmeler yapılıyor, resmi raporlar yayımlanıyor. Bu raporlarda kimi zaman norm boyutunda eksikliklere yollama yapılırken kimi zaman da “normlarınız fena değil, bir de uygulamayı görelim” düşünceleri yer alıyor.

Bu bağlamda adalet sistemimizi ele alan bir raporda, Adalet Bakanlığı’nın konumu, yetkileri incelenirken yargıç bağımsızlığı, savcı-yargıç mesleklerinin ülkemizdeki durumu, bu mesleklere giriş başta olmak üzere, yargılama sistemimizde, yargıç-savcı-avukat üçgenine ilişkin inceleme ve değerlendirmeler yapılmaktadır. AB sürecindeki müzakerelerde bu temel noktalar elbette ele alınacaktır. Ülkemizde özellikle 1990’lardan başlayan reform sürecinde yapılanlar masaya yatırılacaktır. Ancak, bir gerçeğin altı çizilmelidir. Müzakerede “elimiz” ne denli güçlü olursa, başarı şansımız da tabii artacaktır.

Ülkede en sade vatandaştan başlayarak ülke yönetiminin en üst düzeyinde görev yapan yetkililer yargı reformunu istemektedirler. Bu sevindiricidir. Yargı reformu “engin” bir konudur. Nereden başlamalı? Konular elbette önem sırasına göre dizilecektir. Üzerinde uyuşulan temel kavram yargıda bağımsızlık ve güvencenin sağlanmasıdır. Çözüm nedir?

Bu konuda hiçbir ülkede örneği olmayan, tamamen orijinal bir projeyi ülkemin hizmetine sunmak istiyorum.

Projenin amacı, ülkemizin adalet sistemini tek çatı altında toplamak, bu hizmetin vazgeçilmez üç meslek grubunu, yargıçları, savcıları ve avukatları bir kurum içinde mütalaa etmek, buna uygun hukuki düzenlemeleri gerçekleştirmektir. Bu kurum, ‘Yüksek Adalet Kurumu’dur. Kurumun yapılanmasını aşağıda kısaca özetleyeceğim. Ayrıca belirtmek isterim ki bu kurumun adalet sistemimizdeki yerini alabilmesi için gerekli olan “hukuk metinleri”ni hazırlamış bulunmaktayım.

Projenin hareket noktasını, 12 Eylül’le başlayıp bugüne gelinen süreçte, yargıç bağımsızlığı, savcı güvencesi ve avukatlık mesleğine ilişkin yakınmalar oluşturmuştur. Bu yakınmaların temelini, ülkemizde yargıcın bağımsız olmadığı, savcının yeterli güvencelere sahip olmadığı, avukatlık mesleği açısından temel sorunların varlığı oluşturmaktadır. Yeni bir modelin ortaya konulmasının amacı, sorunları ortadan kaldırmak ve amaca uygun çözümler üretmektir.

Bu noktada ilk belirtmem gereken husus, bu konunun önce anayasa değişikliğini, sonra yasa değişikliklerini gerekli kılmasıdır. Bu nedenle konu iki bölüm içinde ele alınmalıdır.

Önerilen modelde adalet hizmetinin üç temeli olan yargıçlık, savcılık ve avukatlık ‘Yüksek Adalet Kurumu’ içinde toplanmaktadır. Bu nedenle anayasamızın 159. maddesinde yer alan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yerine bu kurum yerleştirilmekte, bu konudaki temel noktalar belirtildikten sonra, diğer hükümlerin yasalarla düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu düzenlemeyle bağlantılı olarak anayasanın 159 ve 144. maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır. Özellikle belirtmek gerekir ki anayasanın 144. maddesinde yer alan, yargıç ve savcıların Adalet Bakanlığı müfettişlerince denetlenmesi yöntemi terk edilmektedir. Bu görev kurumun içinde yapılmaktadır.

Önerilen modelde avukatlık kurumun içinde yer almaktadır. Bu nedenle anayasanın 135. maddesinde de değişikliğe gerek vardır. Bu maddede kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları düzenlenmektedir. Ancak avukatlık kurum içine alınınca, anayasanın 135. maddesine bir fıkra eklenerek, ‘Yüksek Avukatlar Kurulu’ için bu maddenin uygulanmayacağının belirtilmesi, yasama tekniğine uygundur. Adalet hizmetinin üç temel mesleğini içinde toplayan kurum, kamu tüzelkişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip bir kuruluş olarak düşünülmüştür. Kurum, adalet hizmetinin görülmesi görevini üstlenmekte, bu bağlamda yetkileri kullanmakta ve yasanın öngördüğü her türlü tasarrufta bulunabilmektedir.

Kurumun karar organı ‘Yüksek Adalet Kurulu’dur. Bu kurul 21 üyeden oluşmaktadır. Üç meslek grubu eşit temsil ilkesi çerçevesinde kurulda yer almaktadır. Kurulun oluşumuna katılacak 6 üye daha düşünülmüştür. Bu üyelerin kurulda yer almalarının temel nedeni, adalet hizmetinin toplum için bir hizmet olduğu hususunun dikkate alınmasıdır.

Kurumun ayrıca 3 organı bulunmaktadır. Bunlar, ‘Yüksek Hâkimler Kurulu’, ‘Yüksek Savcılar Kurulu’ ve ‘Yüksek Avukatlar Kurulu’dur.

Bu kurulların oluşumunda dikkate alınmış olan temel hususlar şunlardır:

- Yargıç bağımsız olur. Bu nedenle bu amaç çerçevesinde bu meslekle ilgili olarak, stajdan başlayarak mesleğin sonuna kadar tüm konular bu kurulun görev ve yetkisi içindedir.

- Savcının güvenceli olması noktasından hareketle, yukarıdaki yaklaşım savcılar için kendi kurulunun görevlendirilmesi olarak düşünülmüştür.

- Avukatlık açısından temel nokta bir yüksek kurulun oluşturulmasıdır. Bu nedenle Türkiye Barolar Birliği’nin yerini bu kurul almaktadır; barolar varlıklarını korumaktadır. Kurulun gerek oluşumunda gerek görev ve yetkilendirilmesinde Adalet Bakanlığı ile vesayet bağı kesilmektedir.

Bu projeye yapılabilecek olan temel eleştiriyi de biliyorum. Proje ülkenin adalet hizmetini, bu hizmeti görecek olan meslek mensuplarına bırakmaktadır. Bu sistemde yargı ‘Yüksek Adalet Kurumu’ yapılanması içinde gerek yetkiler, gerek sorumluluklar meslek mensuplarınındır. Bu yaklaşım, idare hukukunda egemen olan, “önce yetki ver, sonra hesap sor” mantığının bir uygulamasıdır. Eleştiri, kuvvetler ayrılığı ilkesi içinde yargının “öne çıkması”na yapılabilir. Bunda haklılık olmayacağı kanısındayım. Bir çekincemi belirtmem uygun olur: Yargı bu sistemde görevini anayasadan başlayarak yasalara uygun yapmalıdır.

Son söz: Yakın dönemde yaşanan olaylar dikkate alındığında, tüm çevrelerin “herkes elini yargıdan çekmelidir” söylemleriyle oluşturulacak olan sistemin bağdaşacağını söylemek yanlış olmasa gerektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İçimden Geldiği Gibi... 19 Aralık 2013

Günün Köşe Yazıları