Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

1913-2013

14 Ocak 2013 Pazartesi

Bu karanlıkbir başlık oldu, ama mali kriz, büyük durgunlukiçinde, Batıda, öncelikle ABDde ortaya çıkan, giderek güçlenmeye devam eden bir algıyı yansıtıyor. 2013 yılı geçen hafta tartıştığım beklentilerin yanı sıra Batıda, tarihin yön değiştirmeye başladığına ilişkin korkuları da içeriyor.\n

\n

Bir simge olarak 1913\n

\n

Önceki paragrafta değindiğim korkularınkaynağında, Batının ortak hafızasında derin yer etmiş bir deneyim var. Bir hegemonya merkezinin ekonomik, siyasi ve kültürel gücü göreli olarak zayıflamaya, kurduğu dünya(o dönemin küreselleştirme süreci) istikrarını kaybetmeye, hatta dağılmaya, yeni güç merkezleri, potansiyel hegemonya adayları ortaya çıkmaya başlayınca, gündemegüçler dengesipolitikası, piyasalar, kaynaklar ve kültürel simgeler (anlam sistemleri) üzerinde rekabet, güç transferisorunu geliyor. \n

\n

Batının tarihi bu sorunun gerek sistem içi, gerekse sisteme yönelik tehditler bağlamında büyük askeri-siyasi hesaplaşmalardan geçmeden aşılamadığını gösteriyor. “1913” yılı, 1945’e kadar sürecek bir güç transferi, hesaplaşma döneminin,hiç beklenmedikbir anda başladığı yılın arifesi olarak anlam yüklü bir simge oluşturuyor. Tam bu noktada, 2012 yılında batan Titanici anımsayabiliriz. Bu transatlantik, dönemin hegemonya merkezi İngilterenin, sömürgesi İrlandada inşa edilmişti, İngiltere hegemonyasının ürünü küreselleşmenin, teknolojik gelişmenin, servet yoğunlaşmasının, lüks yaşamın simgesiydi; hiç beklenmedikbiçimde batması Batının hafızasına bir dönemin bitişinin simgesi olarak kazındı. \n

\n

İngiterenin önemli dış politika düşünce kuruluşlarından Chatham Housetan Charles Emmerson (1913: In search of the World before the great war - Büyük savaştan önceki dünya üzerine bir araştırması yayımlanmak üzere), Foreign Policyde geçen hafta 1913 yılını şöyle betimliyordu:\n

\n

Çağın lider gücü, içerde siyasi krizin, dışarda ekonomik üstünlüğünün aşınmakta olmasının etkisiyle göreli bir gerileme yaşıyor; yükselen güçler dünyanın dört köşesinde kendilerine yer açmaya, dönemin küresel düzeni içinde, bizzat bu düzenin meşruiyetini sorgulayan etki alanları kurmaya çalışıyorlar. Demokrasi ve despotizm rekabet içinde... Para, ticaret, insan dolaşımı; uzaklığı ortadan kaldıran teknolojilerin hızla yaygınlaşmasıyla daha önce görülmemiş düzeyde bütünleşen bir dünya ekonomisi... Bu gelişmelere bağlı olarak bir küresel toplum, hatta belki de küresel törellik/ahlak oluşuyor. Amerikada halk Wall Streetin aşırı gücünden yakınıyor. Asya yeniden yükseliyor ve Ortadoğuda yine sorunlar var.(04/01/2013)\n

\n

Sonra soruyordu:Tanıdık geliyor mu? Emmersonun da vurguladığı gibi tarih kendini tekrarlamaz, ama Mark Twainin deyimiyle, öncekineayak uydurur. Bu yüzden benzerlikleri yadsımak olanaksız. \n

\n

Bugün içinde bulunduğumuz ruh hali de o döneminkiyle uyumlu. İngiliz gazetecisi Norman Angell 1910’da yayımlanan The Great Illusion (Büyük Yanılsama) başlıklı yapıtında Avrupa ve dünya ekonomilerinin, geri çevrilemez bir entegrasyon süreci yaşadığını saptıyor. Ekonomik çıkarlara aykırı olduğundan artık savaş çıkmayacağını savunuyordu. Kitap büyük ilgi çekti, binlerce genç bu kitabı hevesle okudular. Sonra, hep birlikte aynı hevesle savaş alanına yürüdüler. Birinci savaş sorunları çözmeyince, ikinci savaşta bir kez daha yürüdüler (aktaran Jeremy Warner. The Daily Telegraph 21/09/2012). Warner, Angell de gelişmekte olan felaketi o zaman göremedi; biz de benzer bir dünyada yaşıyoruz, ama durumun daha fazla ayırdında olduğumuz söylenemez diyor.\n

\n

Uygarlığın sonu filan...\n

\n

Hegemonyacı güç, kendi, değerlerinin evrensel uygarlığı temsil ettiğini savunur. Oswald Spengler de I. Dünya Savaşının ardından yayımlanan Uygarlığın Çöküşüyapıtında, yükselen komünist hareket, Bolşevik devrimi, kadın hareketi ve Asyalı güçlerin yükselişinin ışığında Batı uygarlığının çökmeye, totaliter eğilimlerin egemen olmaya başladığını düşünüyordu. \n

\n

Stratforun baş jeopolitik analisti, araştırmacı gazeteci, yazar Robert Kaplanın geçen ay Wall Street Journalda yayımlanan Zehirli Ulusalcılığın Dönüşübaşlıklı, evrensel değerlerin yayılması eğiliminin geri çevrilmeye başlandığını savunan denemesinde de benzer temayı görmek olanaklıydı. Kaplan, 1997de The Atlantic Monthlyde yayımlanan Demokrasi Yalnızca Bir An mıydı başlıklı denemesini de bir anlamda ziyaret ederek iki noktaya dikkat çekiyor. \n

\n

Bir taraftan toplumlar ve ülkeler arası gelir dağılımının daha da bozulması, yoksulluk, kültürel karmaşıklık gibi etkenler artık ülkeleri demokrasiyle (halkın rızasını alarak) yönetilemeyecek kadar istikrarsızlaştırıyor; bürokratik militarist otoriter rejimler yaygınlaşıyor. Diğer taraftan liberal ekonomi, serbest piyasa, kaynak erişimi, serbest sermaye dolaşımı modelini tehdit eden, liberal demokrasi modelini benimsemeyen ulusalcı (Batının kaynak erişimine izin vermeyen, aynı zamanda etnik bir tonu olan) otoriter yönetimler, akımlar güçleniyor. Kısacası ABD hegemonyasının kurduğudünyadağılıyor. Ama Kaplana göre Batının enternasyonalist (liberal emperyalist olarak okuyabilirsiniz) entelektüelleri hâlâ bu durumun ayırdında değiller.\n

\n

Örneğin...\n

\n

Asyada, bölgesel gerginlikler artarken hızlı bir silahlanma yaşanıyor. Çin artık bölgesinde güç yansıtıyor, uzak kıtaların kaynak havzalarında etki alanları oluşturuyor. Bilgisayar, iletişim ve silah sanayilerindedeğerli minerallerpetrol kadar önem kazanırken Çin, üretimin yüzde 90ını kontrol ederek adeta bu piyasaların OPECi olmaya başlıyor (Brennan, Diplomat, 10/01/2012). \n

\n

Buna karşılık Japonyanın yeni başbakanı, milliyetçi politikacı, Şinzo Abenin hükümeti silahlanma harcamalarını arttırıyor. Savunma bakanlığı, Çinle çıkması olası bir savaşı, Senkaku adaları anlaşmazlığı ve Tayvanın işgali senaryoları üzerinden tartışıyor (Sankei.com, 01/01/2013). Dahası yeni hükümet anayasada insan haklarını, ifade özgürlüğünü, ulusal çıkarlara zarar vermeme koşuluna bağlayacak bir değişiklik yapmaya hazırlanıyor (Ackerman, Matsudaire, Los Angeles Times, 11/01/2013) . Bir kez daha militarizmle otoriter eğilimler buluşuyor.\n

\n

Savunma harcamalarını arttırarak, filosuna iki yeni uçak gemisi, üç destroyer, hayalet uçaklar, nükleer denizaltılar ekleyen Hindistan, Çin Denizindeki anlaşmazlıklarla ilk kez doğrudan ilgilenmeye başlıyor (The Asia Times, 11/01/2013). Kamboçya, Vietnam, Filipinler, Çinin basıncından korunmak için, dış politika ağırlığını Asya-Pasifik bölgesine kaydırarak, Çin karşıtı bir blok inşa etmeye başlayan, ABDye ve Hindistana yanaşıyorlar.\n

\n

Bu sırada, ABD dış politika çevreleri 100 yıl önce İngiltereyi meşgul eden, İçe mi dönelim, yoksa güç yansıtmaya devam mı edelim sorusuyla boğuşuyor (Foreign Affaires Ocak/Şubat 2013; National Security 2012/13-Kış).

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin sefaleti 16 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları