Hâlâ bıçak sırtında
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Hâlâ bıçak sırtında

31.10.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

ABD başkanlık seçimlerine bir haftadan az kaldı. Derin kutuplaşma aşılamadı. Sonuçların bıçak sırtında olduğunu ve “ertesi gün” ülkeyi büyük bir belirsizliğin beklediğini söylemek yanlış olmaz.

İKİ YAKLAŞIM

Seçim sonuçlarını öngörme çabalarında iki yaklaşım dikkat çekiyor. Birincisi ülke çapında ve delege sayısını belirlemek açısından kritik eyaletlerde kamuoyu yoklamaları. İkinci yöntemde siyaset bilimci Prof. Allan Lichtman anketlere değil, kendi ürettiği 13 göstergeye dayanarak karar veriyor. Lichtman, 1984 yılından bu yana tüm seçimlerin sonuçlarını bildiğini iddia ediyor. Örneğin 2016 yılında anketler Clinton’un kazanacağını söylerken Lichtman, Trump demiş ve haklı çıkmıştı.

Bütün anketleri bir araya toplayan “Project 538” sitesindeki grafiklere bakınca, Harris aday olduğundan bu yana “adayların popülaritesi”, Harris yüzde 51.3 Trump yüzde 48.5 olarak 1-2 puan dalgalanarak ve hep “hata aralığında” kalarak hiç değişmeden geliyor. Kısacası anket sonuçları belirgin bir farka işaret etmiyor. “Kazanma olasılığı” istatistikleri de aynı yönde. “Çıkartmaları olası delege sayısı” istatistiklerinin grafiği de yine geçen ağustostan bu yana Harris’i, 270’lerde, Trump’ı 260’larda gösteriyor ama sık sık aradaki fark tek haneli sayılara düşüyor. Kısacası anketler “Biz bilemiyoruz” diyorlar.

Prof. Lichtman’a göre de zaten anketler geriye doğru baktığı için, öngörüde bulunmak için güvenilmez yöntemlerdir. Lichtman onun yerine kendi 13 göstergesini öneriyor:

1. İktidar partisi (İP), ara seçimlerde ABD Temsilciler Meclisi’nde iskemle sayısını artırdı; 2. İP, adayını sorunsuz belirlemiştir; 3. İP’nin adayı iktidardaki başkandır; 4. Önemli bir üçüncü parti veya bağımsız aday yoktur; 5. Seçim kampanyası sırasında, ekonomi durgunluk içinde değildir; 6. İktidar dönemi boyunca kişi başına reel yıllık ekonomik büyüme önceki iki dönemdeki ortalama büyümeye eşit veya daha yüksektir; 7. İP ulusal politikada önemli değişiklikler yapmıştır; 8. Dönem boyunca sürekli bir toplumsal huzursuzluk yaşanmamıştır; 9. Görevdeki yönetim büyük bir skandalla lekelenmemiştir; 10. Görevdeki yönetim dış veya askeri ilişkilerde büyük bir başarısızlık yaşamamıştır; 11. Görevdeki yönetim dış veya askeri ilişkilerde önemli bir başarı elde etmiştir; 12. İP’nin adayı karizmatik veya ulusal bir kahramandır; 13. Rakip parti adayı karizmatik veya ulusal bir kahraman değildir.

Lichtman bunlardan 7’si doğruysa iktidardaki, değilse muhalefetteki partinin adayı kazanacaktır diyor; bu yıl 2, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 13 doğru olduğundan Harris’in kazanması gerekiyor.

NEDEN HÂLÂ TRUMP

Bunlar gerçekten ilginç, akla yakın göstergeler ama çoğunu ölçmek olanaklı değil: Kanaatlerle yetinmek durumundayız. Bence çok ilginç ve seçim sonrası olası gelişmelere ışık tutacak bir soru daha var. Trump’a ilişkin bütün bilinenlere, adamın zihinsel kapasiteleri her gün biraz daha gerilerken, konuşurken alenen hava kaçırmak, soru cevap seansının 45 dakikasını müzik ve dans ile geçirmek gibi garipliklere karşın, neden seçmen, daha da ilginci “kökten dinci seçmen” adama oy vermeye kararlı görünüyor?

The New York Times’ın, en büyük evanjelik kiliselerden birinin kurucusu, Hıristiyan milliyetçi (faşist) Charlie Kirk ile yaptığı söyleşi, su soruya mantıklı ama korkutucu bir cevap sunuyordu. Kirk, “Eğer Tanrı’yı seviyor, İncil’i okuyor ve kendinize Hıristiyan diyorsanız, Kamala Harris’e başkanlık için oy verebileceğinize inanmıyorum” dedikten sonra ekliyordu, “muhafazakârlar aslında Trump’a değil, o kazandığında bürokrasiye atanacak 5 bin siyasi kadro için veriyorlar. Aslında önemli olan Trump değil devlete getirecek olduğu kadrolar.”

Buradan, sanırım iki sonuç çıkarabiliriz: Birincisi, eğer Trump seçilirse iktidara, artık zaten iyice, yaşlanmış, dengesizleşmiş bir Trump değil, yeni genç deneyimli bir faşist kadro gelmiş olacak. İkincisi, plan bu olunca, eğer Trump kaybederse, bu planın mimarlarının sonuçları kabullenmesini beklememek gerekir. Bu mimarların temsilcileri, daha şimdiden, seçimlerin çalınma olasılığından söz etmeye, mektupla gelen oyların (bu oylarda hemen her zaman demokratlar çoğunlukta oluyor) sayımını yavaşlatmak hatta durdurmak için önlem almaya başladılar.

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025