İsyanlar Çağına...
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

İsyanlar Çağına...

17.03.2014 02:51
Güncellenme:
Takip Et:

Son yıllarda, kitlelerin taleplerini sokak eylemleriyle dile getirme eğilimlerinde belirgin bir artış var. Tunus’tan “Gezi”ye, New York’tan Tel Aviv’e, Tahrir’den Tayland’a, Şili’den Sudan’a sokaklar öfkeli kalabalıklarla doluyor. Yerel bir olay aniden ülkedeki huzursuzluğu bir noktaya odaklayan merceğe dönüşüyor; dünyanın dikkatini çekiyor. Her yerde isyancılar kendilerini dünya halkının parçası olarak görmeye başlıyorlar.
Bu gelişmelerin arkasındaki demografik, teknolojik, ekonomik (yapısal-maddi) dinamikler, tüm siyasi sonuçları ve olasılıklarıyla, bu eğilimin devam edeceğini, bir isyanlar çağına girdiğimizi düşündürüyor.

Gençler öfkeli
Bank of America/Merril Lynch araştırmacıları, Kapur, Samadhiya ve de Silva’nın raporu (Aktaran, Gwynn Guildfordmar, The Atlantic, 11/03/2014) genç erkek nüfus oranındaki artışlarla, isyanlar, devrimler ve savaşlar arasında, Portekiz iç savaşı (1384), İngiliz Devrimi (1642-51), Latin Amerika’yı istila eden İspanyol askerleri, Fransız Devrimi, Almanya’da faşizmin yükselişi örneklerine de dayanarak çok yakın bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.
Bu araştırmacılar, bugünlerde benzer koşulların “yükselen piyasaların” ülkelerinde yaşandığını savunuyorlar. İran’dan Tunus’a, Tahrir’den Gezi’ye olayların demografik özellikleri, araştırmacıların bu çıkarsamalarını destekliyor; dahası, kadınların da bu eylemlerin dışında kalmadığını gösteriyor... Bu ülkelerde genç erkek nüfusun toplam içindeki oranı artmaya devam ediyor. Bu artan nüfusu istihdam edecek iş olanakları yoksa, bir taraftan gelir dağılımı bozulmaya devam ederken ev, aile sahibi olmak giderek zorlaşıyorsa, toplumsal beklentileri hızla düşen, umutsuz, öfkeli ve kolaylıkla bir araya gelebilen bir genç erkek nüfusu oluşuyor. Buradan düzene karşı suç işleyen çeteler olduğu kadar, düzeni değiştirmeye niyetli hareketler de çıkmaya başlıyor. Çünkü kapitalist toplum, gençlerine yaşamlarına yön verecek bir ideal sunamıyor.
Devletler, bir taraftan otoriter kitle kontrol yöntemlerine yönelirken aynı anda bu nüfusu, nefret ve korku üzerinden savaşlara yönlendirerek etkisizleştirmeyi deneyebiliyorlar.

‘Davos’lular kaygılı
Dünya Ekonomik Forumu tipleri de gelişmelerden kaygılanmaya başladılar. Bu yıl Davos’ta konu, daha çok yüksek işsizlik oranları, teknolojik gelişmelerin etkileri bağlamında gündeme gelmiş.
Mali krizden önce de işsizlik oranları yalnızca yükselen piyasaların ülkelerinde değil, ABD-AB’de de tarihsel olarak yüksek düzeylerde seyrediyordu. “Büyük Durgunluk” bu oranları, özellikle genç nüfus arasında daha da yükseltti. Şimdi, bir taraftan bir ekonomik toparlanmadan söz ediliyor, öbür taraftan bunun çok zayıf olacağına, uzun bir yavaş büyüme dönemine girildiğine dikkat çekiliyor. Kısacası önümüzdeki dönemde işsizlik oranlarını düşürmek, gençlere yeni iş olanakları açmak kolay olmayacak.
Bu noktada, insanların işlerini giderek daha fazla üstlenen yeni teknolojiler gündeme geliyor. Geçen yıl The New York Times’ın yayımladığı, “Gelir dağılımı eşitsizliği” konulu yazı dizisinde, “Teknoloji nasıl orta sınıfın işlerini yok ediyor?” başlıklı bir deneme vardı (24/08/2013). Bu denemede, “Makineye karşı yarış” (Erik Brynjolfsson & Andrew McAfee), “Aşırı robot kullanımının kölesi mi oluyoruz?” (Kevin Drum), “Akıllı makineler bizi uzun dönemli bir sefaletle mi tehdit ediyor?”( Jeffery Sachs & Laurence Kotlikoff), “Emeğin sonu mu?” (Noah Smith) gibi çalışmalardan da söz edilerek “Makine Kırıcıları” geleneği anımsatılıp risklere, olanaklara ilişkin çok kötümser olmamaya dikkat eden bir resim oluşturulmaya çalışılıyordu.
Davos toplantısından sonra yazılan bir denemede de geçen 30 yılda, teknolojik gelişmelerin, gelişmiş ülkelerde, düşük vasıflı işleri yok etmek ya da gelişmekte olan ülkelere taşınmalarına olanak sağlamak yoluyla iş olanaklarını azalttığına, bu süreçten en çok dünyanın tüketicilerinin, yaptıkları işler tehdit altında olmayan yönetici tabakanın, “yüzde bir”in yararlandığına işaret ediliyor. Ancak yapay zekâ, iletişim ağları alanlarındaki gelişmeler, şimdi yönetici tabakaların işlerini de tehdit etmeye başladığı için, bu kesimde tedirginlik yaratıyormuş. Yazının geri kalanı, “merak etmeyin, böyle dönemler eskiden da yaşandı, yeni olanaklar nasılsa açılır” filan diyerek devam ediyor. (Financial Times 26/01/2014).
Geçen hafta The New Economic Perpsectives sitesinde yayımlanan, “Ütopya, distopya ve çalışmanın geleceği” (Dan Kervick, 13/03) başlıklı bir çalışma, tartışmaları özetlerken, biri “aydınlık” biri “karanlık” iki farklı akım saptıyordu: “Aydınlık” akım geleceğe umutla bakıyor, artık daha az çalışmak durumunda olacağımızı, robotların üreteceği boş zamanın, toplumsal zenginliklerin daha eşit dağılacağını savunuyor. “Karanlık”, kötümser akım, kitlesel işsizlik, gittikçe büyüyen, zengin azınlığın verdikleriyle pasifize edilmeye çalışılan bir alt sınıf, bir sadaka toplumu öngörüyor. Yazar her ikisinden de farklı bir noktada durmaya çalışarak, boş zamanlarda yapılacak işlerinde kalitesine göre parayla alınıp satılacağına ilişkin garip bir öngörüyle iyimser bir resim çizmeye çalışıyor.
Ne yazık ki, üç yaklaşım da kapitalist üretim tarzının varlık koşullarını, kâr, birikim, talep ilişkisini, düşünmeden tartışmak istiyor, tartışmanın da ayakları havada kalıyor. Ancak, bu birbirine zıt yaklaşımlar, teknolojinin etkisiyle işsizliğin gelişmiş ülkelerde de artmaya devam edeceğinde anlaşıyor.
Bu resme bir de mali piyasalardaki son durumu eklemek gerekiyor. FT’nin aktardığına göre, 27 milyar dolar yöneten Baupost’un müdürü, şirket kazançlarının neredeyse hiç artmadığı bir dönemde S&P yüzde 32, Nasdaq yüzde 40 artmışsa ciddi bir balondan söz etmek gerekir” diyor. Goldman Sachs uluslararası borç piyasasına 2009’dan bu yana 1.2 trilyon dolar yatırıldığını hesaplıyor. Gillian Tett, son yıllarda şaşırtıcı büyüklükte paranın gelişmekte olan piyasaların borç kâğıtlarına gittiğine işaret ediyor. Merrill Lynch, 2015 yılında yükselen piyasaları yeni sarsıntıların beklediğini düşünüyor. Baupost, yeni yatırımları durdurmuş, geçen yıl 4 milyar doları müşterilerine iade etmiş (Financial Times, 9 ve 13 Mart).
Genç nüfus artmaya devam ediyor. Teknoloji etkisini göstermeye devam edecek. İşsizlik artışının mali piyasalardaki dalgalanmalarla daha da hızlanma olasılığı artıyor. Teknolojinin bir etkisi daha var: İşsizleştirdiği gençlerin bir araya gelerek örgütlenmelerini, isyan etmelerini kolaylaştıran iletişim araçlarını da beraberinde getiriyor.
Bu durumu değerlendirmek, isyanın yönünü etkilemek de toplumsal projeleri olanlara düşüyor.  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025