Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Siyasal İslamın Sonbaharı - II
Türkiye ve Mısır’da yaşananlarla birlikte, Batı’da “ılımlı İslam”a umut bağlayanların, Ortadoğu’da Müslüman kitlelerin, siyasal İslamın projesine güvenlerinin tamir edilemez biçimde sarsıldığına işaret etmiştim. Bugün bu gözlemimi daha geniş bir bağlama oturtmaya çalışacağım.
Siyasal İslamın ekosistemi
Siyasal İslamın ortaya çıkışına, büyümesine olanak veren “ekosistemi” kısaca dört alt başlıkla betimleyebiliriz.
Kapitalizmin krizi: Bir kriz yönetme modeli olarak 1980’lerin başında benimsenen neoliberal küreselleşme, “postkolonyal” devletin üzerinde durduğu ulusalcı - kalkınmacı mutabakatı yıktı. İşsizlik yoksulluk artarken devletin toplumsal harcamaları kısması, kamusal alanları özelleştirmesi, IMF otoritesi altına girmesi, toplumun en yoksul, kırılgan kesimlerinin, çalışanların, hatta geleneksel orta sınıfları da kapsayan çoğunluğun gözünde yönetici sınıfın meşruiyetini sarstı.
Hızlı metalaşma: “Postkolonyal” devletin ekonomisi dış piyasaya açıldıkça ülke pazarını istila eden ithal malları, yerli üreticilere büyük darbe vurdu. Bu malların tüketimini desteklemek için yayılan imajların, özellikle kadın bedeninin, cinselliğin, “hazcılığın” pazarlama aracı olarak kullanımındaki, kadının emek piyasasına girişindeki artış, yerel “yaşam dünyalarının” kültürlerini, dolayısıyla iktidar ilişkilerini kırmaya başladı.
Solun krizi: Kapitalizmin krizi “kitlesel işçi sınıfını” parçalar, sendikaları zayıflatırken küreselleşmeci (postmodern) söylem, Doğu Bloku’nun çöküşü, karşısında uyum sağlayamayan sol hareket, sosyal demokrat, antiemperyalist/popülist ve komünist kanatlarıyla birlikte adeta çöktü.
Emperyalist restorasyon: ABD hegemonyasının sarsılmasına karşı bir restorasyon projesi olarak gündeme gelen savaşlar, hem bölge halkları üzerinde büyük bir travma yarattı hem de liberal kesimleriyle birlikte bir “ılımlı İslam” arayışını gündeme getirdi.
Siyasal İslam hem “postkolonyal” devletin hem de solun krizinin oluşturduğu boşlukta, hizmet ve proje sunan bir hareket olarak hem de yerel yaşam dünyalarının, iktidar ilişkilerinin savunma refleksini birleştirebilen, uluslararası sermayeyle uyumlu bir izlenim veren, emperyalist restorasyonun bölgedeki ortağı olmaya aday bir popülist hareket olarak yükseldi.
Her şey değişir
Neoliberal küreselleşme, hızlı metalaşma, yeni teknolojik gelişmeler, beraberinde getirdiği kültürel etkiler, uluslararası düzeyde, tüm yerel işçi sınıflarının içinde kendini gösteren yeni bir sınıf şekillenmesi (kapitalist gerçekçiliğe uygun ideolojik adıyla “yeni orta sınıf”) yarattı. Bu sınıf, kapitalizmin mali kriziyle birlikte tarih sahnesine hem kendi özgün talepleri hem de insanlık adına, evrensel özgürlük, eşitlik, kardeşlik, çevrecilik sloganlarıyla fırladı, toplumsal muhalefetin önüne geçti. Emperyalist restorasyon projesi de başarılı olamadı. Dünyanın stratejik merkezi doğuya kayarken Ortadoğu’nun enerji ekonomisi açısından stratejik önemi azalmaya başladı.
Bu ortamda siyasal İslamın Türkiye’de ve Mısır’da, bu yeni sınıfın muhalefetini etkisizleştirecek, ekonomiyi uluslararası sermayenin kullanımına uygun bir istikrarda tutabilecek yönetim becerisine sahip olmadığı ortaya çıktı. Toplumsal muhalefet siyasal İslamın ılımlı-liberal cilasını kazıyınca, altından otoriter-totaliter, üstelik kapitalist dünyanın mantıklarına yabancı “radikal çekirdeği” ortaya çıktı.
Batı kaynaklı emperyalizm, Ortadoğu’da, siyasal İslamdan radikal kanadı etkisizleştirmesini, toplumsal muhalefeti, liberal-demokratik görüntüyü bozmadan denetim altına almasını, İsrail’in güvenliğine katkıda bulunmasını ve verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyordu. Siyasal İslam, bu alanların hepsinde, Batılı ortaklarında hayal kırıklığı, güvensizlik yarattı.
Özetle, siyasal İslamın, özellikle Türkiye ve Mısır deneyimleri bağlamında hem iç dinamikleri hem de dış dinamikleri elinden kaçırmaya başladığı görülüyor. Bu durumda, siyasal İslamın kendi yapısal özelliklerinin yanı sıra ama daha çok bu yapısal özelliklerin zaaflarını ortaya çıkaran toplumsal muhalefetin etkili olduğu söylenebilir.
Siyasal İslamın yapısal zaafları ortaya çıkmaya başladığında, henüz toplumsal muhalefet başını kaldırmamışken ABD dış politika çevrelerinde, demokratikleşme projesini bırakıp “Molla, Military, Medya” denetimi üzerinde yoğunlaşmak gerektiğine ilişkin bir tartışma başlamıştı. Bu tartışmanın, şimdi yeni bir anlam kazandığını düşünüyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu